Yaşadığımız çağın en büyük sorularından birisiyle karşı karşıyayız. İnsanoğlu, yakın tarihte tecrübe ettiği ve geçmiş çağlarla kıyas kabul etmeyen teknolojik gelişmeleri kontrollü bir şekilde hayatına adapte edebildi mi? Yoksa, karşı konulamaz bir akışın içerisinde, bu gelişim ve dönüşümlerin kendisini nasıl şekillendireceğini beklediği pasif bir pozisyona mı hapsoldu? Ahmet Dağ’ın bu sorular ekseninde şekillendirdiği İnsanın Düşüşü üç bölümden oluşuyor. İlk bölümünde aydın-toplum, domine edilmiş ve imajlaştırılmış toplumların yapısı, bireylerin imajinatif kimliklere bürünmesi kon
Tükendi
Gelince Haber VerYaşadığımız çağın en büyük sorularından birisiyle karşı karşıyayız. İnsanoğlu, yakın tarihte tecrübe ettiği ve geçmiş çağlarla kıyas kabul etmeyen teknolojik gelişmeleri kontrollü bir şekilde hayatına adapte edebildi mi? Yoksa, karşı konulamaz bir akışın içerisinde, bu gelişim ve dönüşümlerin kendisini nasıl şekillendireceğini beklediği pasif bir pozisyona mı hapsoldu? Ahmet Dağ’ın bu sorular ekseninde şekillendirdiği İnsanın Düşüşü üç bölümden oluşuyor. İlk bölümünde aydın-toplum, domine edilmiş ve imajlaştırılmış toplumların yapısı, bireylerin imajinatif kimliklere bürünmesi konu edinilmiş; düşünüş, duyuş ve yaşayış biçiminde meydana gelen dönüşümün modernlik ve inanç algımızda yol açtığı değişikliğin meydana getirdiği düzleme yer verilmiştir. İkinci bölümde TV ile başlayan simülasyon sürecinin meydana getirdiği sanallaşma ve dijitalleşmenin internet ile daha da derinleşmesi konu edilmiştir. Dijitalleşmenin insanı araçsallaştırmasına, bireysel hayatın mahremiyetinin yitirilmesine, bireysel olarak nasıl kontrol altına alındığına, insanın hakikatten koparılıp sanallığa mahkûm edilmesine ve kayboluşuna değinilmiştir. Üçüncü bölümde ise transhümanist sürecin yeni insan ve yeni hayata yol açışına yer verilmiştir.