İslâm hüküm teorisinde teklîfî hükümlerden biri olan mubah, mahiyeti itibariyle mükellefin yapma ve terk etme arasında muhayyer bırakıldığı “hukukî serbest” alanları ifade etmektedir. Mubah olan fiillerin; biri “tikel (cüz’î/özel)”, diğeri “tümel (küllî/genel)” olmak üzere iki yönü bulunmaktadır. Tikel açıdan mubah, yapılması veya yapılmaması mükellef açısından iki tarafı eşit olan konumu ifade etmektedir. Tümel açıdan ise mubah, dinen korunması zorunlu olan beş temel esastan (zarûrât-i hamse) biriyle ilgili olması, başkalarının hakkını ve kamu yararını ilgile
Tükendi
Gelince Haber Verİslâm hüküm teorisinde teklîfî hükümlerden biri olan mubah, mahiyeti itibariyle mükellefin yapma ve terk etme arasında muhayyer bırakıldığı “hukukî serbest” alanları ifade etmektedir. Mubah olan fiillerin; biri “tikel (cüz’î/özel)”, diğeri “tümel (küllî/genel)” olmak üzere iki yönü bulunmaktadır. Tikel açıdan mubah, yapılması veya yapılmaması mükellef açısından iki tarafı eşit olan konumu ifade etmektedir. Tümel açıdan ise mubah, dinen korunması zorunlu olan beş temel esastan (zarûrât-i hamse) biriyle ilgili olması, başkalarının hakkını ve kamu yararını ilgilendirmesi, dinen yapılması (vâcip-mendup) veya terk edilmesi (haram-mekruh) istenilen bir fiile vesile olması (yani kullanılma gaye ve sonucuna itibar edilmesi) gibi haricî ve ârızî bazı sebeplerden dolayı farklı hükümler alabilmektedir. Dolayısıyla tümel açıdan mubahın; kullanılma gaye ve sonucuna göre, emretme veya yasaklama ya da kullanılmasının bazı kayıtlara bağlanması şeklinde kamu otoritesi tarafından sınırlandırılması söz konusu olabilmektedir. Ancak ifade etmek gerekir ki “şer’î ibaha” kapsamında yer alan hükümlerin kamu otoritesi tarafından sınırlandırılması düşüncesi, güncel ve önemli bir konu olduğu kadar, İslâm hukukunun en hassas konularından birini de oluşturmaktadır.