Batı’lı liberal anlayışın evrenselliği düşüncesinin bir varsayımdan ibaret olduğunu, bazı ülkelerin CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi gibi belgelere şerh ettikleri çekinceleri ve itirazlarından anlıyoruz. Bu itirazlar ve çekinceler Batı’nın evrensellik iddiasını zedelemektedir. Artık Batı’nın dayattığı tüm insan haklarına dair düzenlemeler, bundan böyle şüphe ile karşılanacaktır. Bu şüphe iyice oluşmuştur. Özellikle feminist ideoloji ve eşcinsel aktivizm bu belgelere rengini, ruhunu vermektedir. Böylesi, gelecek kuşakları etkileyecek feminist ve eşcinsel ideolojinin, uluslararası insan hakları belgelerine sızarak, pozitivizmi de aşan kültürel görecelilikle, postmodern, parçalayıcı, queer/akışkan kimlikli, hiçbir sabite taşımayan yıkım projele
Tükendi
Gelince Haber VerBatı’lı liberal anlayışın evrenselliği düşüncesinin bir varsayımdan ibaret olduğunu, bazı ülkelerin CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi gibi belgelere şerh ettikleri çekinceleri ve itirazlarından anlıyoruz. Bu itirazlar ve çekinceler Batı’nın evrensellik iddiasını zedelemektedir. Artık Batı’nın dayattığı tüm insan haklarına dair düzenlemeler, bundan böyle şüphe ile karşılanacaktır. Bu şüphe iyice oluşmuştur. Özellikle feminist ideoloji ve eşcinsel aktivizm bu belgelere rengini, ruhunu vermektedir. Böylesi, gelecek kuşakları etkileyecek feminist ve eşcinsel ideolojinin, uluslararası insan hakları belgelerine sızarak, pozitivizmi de aşan kültürel görecelilikle, postmodern, parçalayıcı, queer/akışkan kimlikli, hiçbir sabite taşımayan yıkım projelerinin farkında olunmadığında, onur törpülenmesi ve ahlâkî çöküntü kaçınılmazdır. Beklenilen ise siyasi iradenin de sadece popülist davranarak halkın taleplerini oyalamak değil, isteklice ve bilinçli olarak bunları değerlendirmesi olmalıdır. Bu beklenti karşılanamadığından, resepsiyonist kabuller ve zihinlerle, onların ürünleri ve savunmalarıyla mücadele etmek, farkındalık oluşturmak zorunluluğu işte bu çalışmayı zaruri hale getirmiştir.