Cengiz Can`ın, son dönem Osmanlı mimarlığının önemli bir yönünü ele aldığı çalışması yeni basımıyla Arketon kitapları arasındaki yerini aldı. Can`ın, 1993`te bir tez çalışması olarak kaleme aldığı araştırma, titiz bir editoryal süreç sonunda kitap formatına aktarılmış ve 2020 yılında ilk basımı gerçekleşmişti. Kısa sürede tükenin kitabın yeni basımı, yeni kapağıyla okura ulaşıyor.
Aykut Köksal`ın bu kitap için çektiği fotoğraflarla bütünlenen çalışma, Melling`den Fossati kardeşlere, Barborini`den Montani`ye, Vallaury`den D`Aronco`ya, Mongeri`ye uzanıyor. Haklarında ç
Tükendi
Gelince Haber VerCengiz Can`ın, son dönem Osmanlı mimarlığının önemli bir yönünü ele aldığı çalışması yeni basımıyla Arketon kitapları arasındaki yerini aldı. Can`ın, 1993`te bir tez çalışması olarak kaleme aldığı araştırma, titiz bir editoryal süreç sonunda kitap formatına aktarılmış ve 2020 yılında ilk basımı gerçekleşmişti. Kısa sürede tükenin kitabın yeni basımı, yeni kapağıyla okura ulaşıyor.
Aykut Köksal`ın bu kitap için çektiği fotoğraflarla bütünlenen çalışma, Melling`den Fossati kardeşlere, Barborini`den Montani`ye, Vallaury`den D`Aronco`ya, Mongeri`ye uzanıyor. Haklarında çok az bilgi sahibi olunan mimarları da ele alan Can, bir dönemi tüm boyutlarıyla gözler önüne seriyor.
Aykut Köksal, kitabın "Sunuş" yazısının bir bölümünde şunları söylüyor: "Cengiz Can’ın kitabı, daha önce yüzeysel bilgilerle tanınan, yaşamları üzerine çok az şey bilinen yabancı ve Levanten mimarların, Osmanlı mimarlığının modernleşme sürecinin nihai noktasında belirleyici ve tayin edici bir rol yüklendiklerini ortaya koyuyor. Can, bu mimarların yaşamını, hiç bakılmamış kaynaklara giderek araştırıyor ve yerleşmiş belirli önyargıları çürütüyor. Örneğin, `yabancı` olarak bilinen kimi mimarların `Osmanlı Levanten mimarları` olduğunu saptıyor. Cengiz Can’ın ele aldığı mimarların önemli bir bölümünün İtalyan ya da İtalyan asıllı Levanten oldukları ise hemen göze çarpıyor. Can, bu olgunun da altını çiziyor, gerekçelerini irdeliyor.
Yabancı ve Levanten mimarların üretimleri, 18. yüzyılın Osmanlı mimarlığıyla keskin bir kopuş gösterir. Bu kopuş özellikle Osmanlı modernleşmesinin sonucu olan yeni yapı programlarının geleneksel programlara göre daha baskın olmasında görülüyor. Ayrıca, 19. yüzyıl Osmanlı modernleşmesinin aynı yüzyılın Avrupa mimarlığıyla koşutluklar taşıdığını söylemek yanlış olmaz. 19. yüzyılın seçmeci yaklaşımları İstanbul’da üretim yapan bu mimarlarda da yankılarını bulur.
İstanbul’da çalışan Fossati, D’Aronco gibi yabancı mimarlar, Avrupa’nın her kentinde üretimleri saygıyla karşılanabilecek yaratıcı ve yetkin tasarımcılardır. Özellikle D’Aronco’nun Art Nouveau yapıları, Avrupa’da boy gösteren `erken Modernist` çizginin, eşzamanlı olarak Osmanlı başkentinde görülen seçkin ve unique örneklerini oluşturur. Cengiz Can, bu mimarları ele alırken, Osmanlı modernleşmesinin gölgede kalmış bir yönüne ilişkin geniş bir çerçeve sunuyor."