Kangurunun cebinden çıkan bir defter, ayaklarından Turp filizi çıkan bir adam, kendi kendine şehirde gezinen bir yatak ve turp filizi hastalığına derman olması beklenen bir kükürt kaplıcası. Cehennem vadisine yerleşmiş kükürt kaplıcasına doğru yatağıyla seyahat eden hastayı bekleyen cüce cinler ve daha niceleri… ve eğri Gözlü kız: hiç aklınızdan çıkmayacak eğri gözlü kız!..
Kobo Abe ile gerçeküstü, enfes bir macera…
*Hem dolambaçlı hem de bağımlılık yapıcı.*
-David Mitchell-
*Hem Poe hem de Kafka akla geliyor. Kobo Abe sayfalarda hiç dinmeden atan bir heyecan yaratıyor. Okudukça okuyorsunuz ve okuyorsunuz.*
-The New Yorker-
*Bazıları onda Kafka’nın bilinmeyene yönelik manipülasyonlarını, başkaları ise ö
Tükendi
Gelince Haber VerKangurunun cebinden çıkan bir defter, ayaklarından Turp filizi çıkan bir adam, kendi kendine şehirde gezinen bir yatak ve turp filizi hastalığına derman olması beklenen bir kükürt kaplıcası. Cehennem vadisine yerleşmiş kükürt kaplıcasına doğru yatağıyla seyahat eden hastayı bekleyen cüce cinler ve daha niceleri… ve eğri Gözlü kız: hiç aklınızdan çıkmayacak eğri gözlü kız!..
Kobo Abe ile gerçeküstü, enfes bir macera…
“Hem dolambaçlı hem de bağımlılık yapıcı.”
-David Mitchell-
“Hem Poe hem de Kafka akla geliyor. Kobo Abe sayfalarda hiç dinmeden atan bir heyecan yaratıyor. Okudukça okuyorsunuz ve okuyorsunuz.”
-The New Yorker-
“Bazıları onda Kafka’nın bilinmeyene yönelik manipülasyonlarını, başkaları ise örneğin yarattığı kum çukuru metaforu ile Beckett’in esintilerini bulacak.”
-Saturday Review-
“Dizimin altından üstüne doğru bir karıncalanma hissi başlamıştı. Pijamamın paçasını sıyırıp kaşıdım. Nasıl desem? Soyulmaya yüz tutan ince bir deri tabakasının parçaları gibi mi desem, yoksa kese kiri gibi mi desem? Işığa doğru çevirip baktım. Hayır, kese kiri değildi, derim de soyulmamıştı. Sanki lime lime ezilmiş kuru lif parçaları gibilerdi. Dizimdeki kıllar mı desem? Onları da çakmakla tütsüleyip elinizle toplasanız ancak böyle gözükürdü herhâlde. Fakat yanmış kıllar daha bir tuhaf kokmaz mıydı? Bu sefer her iki paçamı da sıyırıp sandalyenin üzerinde dizlerimi havaya kaldırıp kendime doğru çektim. Tek bir tüy parçasından eser kalmamıştı...
Ertesi sabah şafağına yakın bir saatte henüz hava karanlıkken dizlerimin dayanılmaz iç gıcıklayıcı kaşıntısıyla gözlerimi açtım. Dizimin her yerine alerji kremini bolca sürerken fark ettim ki, bu başıma gelen basit bir şişkinlikten ibaret değilmiş. Deri gözeneklerinin içinden, dün geceye nispeten daha iri, sanki bitki saplarına benzeyen şeyler şişip çıkmaya başlamıştı. Küçücük soya filizlerini andırıyorlardı. Bir bitkiye benzeyen bu görüntü ve verdiği hissiyat o kadar rahatsız ediciydi ki denemek amacıyla bir tane koparıp ne olacağına bakmaya karar verdim. Koparılmasına kopuyordu yerinden kolayca ama hemen ardından da dip kısmından bir irin akıyordu...”
Kobo Abe