On dokuzuncu yüzyıl ortalarında, New York’taki bir avukatlık bürosunda geçen hikâye, edebiyat tarihinin en sıra dışı karakterlerinden biri olan, kolay kolay unutulmayacak Bartleby ile tanıştırır okuru. İşleri yoğunlaşan tanınmış bir avukat, o günkü iş tanımıyla mahkemelerle çalışan bir mühürdar, bürosuna yeni bir eleman alır. Bartleby adındaki bu yeni kâtip ilk günlerde işini mükemmel görür. Ancak daha üçüncü gün avukatın verdiği görevi, “Yapmamayı tercih ederim” diyerek reddeder ve o günden sonra kendisine verilen işleri asla “Hayır” ya da “Yapmam” diyerek değil, pasif direnişle
Tükendi
Gelince Haber VerOn dokuzuncu yüzyıl ortalarında, New York’taki bir avukatlık bürosunda geçen hikâye, edebiyat tarihinin en sıra dışı karakterlerinden biri olan, kolay kolay unutulmayacak Bartleby ile tanıştırır okuru. İşleri yoğunlaşan tanınmış bir avukat, o günkü iş tanımıyla mahkemelerle çalışan bir mühürdar, bürosuna yeni bir eleman alır. Bartleby adındaki bu yeni kâtip ilk günlerde işini mükemmel görür. Ancak daha üçüncü gün avukatın verdiği görevi, “Yapmamayı tercih ederim” diyerek reddeder ve o günden sonra kendisine verilen işleri asla “Hayır” ya da “Yapmam” diyerek değil, pasif direnişle ve o kalıplaşmış cümlesini kullanarak geri çevirir. Kendini dünyadan soyutlayan, çalışmayan, nazik ama tavizsiz isyankârlığıyla direnen Bartleby’ye avukat hem öfkelenir hem acır. Sonunda bir çözüm bulup ondan kurtulduğunu sanır, ama ummadığı bir sonuçla karşılaşır. Bartleby, tüm geleneksel, sosyal, politik ve teolojik normları reddeden bir figür. Daha iyi bir dünya olabileceğini sezer, ona nasıl ulaşacağını bilmediği için özgür iradesini kullanarak böyle bir yol seçer. Melville’in Kâtip Bartleby’si aynı zamanda sanayileşmiş ve kapitalist toplumlarda, bireyin özgür iradesini ne ölçüde uygulayabileceğini de gösteren küçük bir ayna.