Ferhat, Harçik Suyunu işittiğinde ayrı yataklardan akan duyguları bir ırmakta birleşip taştı. Zayıf düşen kalbi titredi. Bedeni baştan aşağı karıncalandı.
Bir sevdanın deli rüzgarına salmıştı kendini. Demir parmakların ardında, kuşatmalarda, önüne çıkan ulu dağlarda, hırçın derelerde ve nehirlerde geçitler aramıştı. Uslanmamıştı yürek. Kesintisiz bir serüvenin sonunda ilk soluğunu içine çektiği, ilk adımımı attığı, aşkını bulduğu, uğruna baş koyduğu topraklarına kavuşmuştu. Şimdi küllenmeyen aşkının doğduğu suyun kıyısında yatıyordu. Hasretin kavurucu ıstırabı bitmişti...
***
Şervanlar başlarını yıldızlı göğe kald
Tükendi
Gelince Haber VerFerhat, Harçik Suyunu işittiğinde ayrı yataklardan akan duyguları bir ırmakta birleşip taştı. Zayıf düşen kalbi titredi. Bedeni baştan aşağı karıncalandı.
Bir sevdanın deli rüzgarına salmıştı kendini. Demir parmakların ardında, kuşatmalarda, önüne çıkan ulu dağlarda, hırçın derelerde ve nehirlerde geçitler aramıştı. Uslanmamıştı yürek. Kesintisiz bir serüvenin sonunda ilk soluğunu içine çektiği, ilk adımımı attığı, aşkını bulduğu, uğruna baş koyduğu topraklarına kavuşmuştu. Şimdi küllenmeyen aşkının doğduğu suyun kıyısında yatıyordu. Hasretin kavurucu ıstırabı bitmişti...
***
Şervanlar başlarını yıldızlı göğe kaldırdılar. Kurumuş nehir yataklarını andıran esmer yanaklarındaki çizgiler, gözyaşlarına yol oluyordu.
“Burası kardelenler ülkesidir” dedi Bawer ağlamaklı: “Kardelenler dağların engin zirvelerinde filizlenir. Buzları kırar. Taşların arasından boy atar. Başlarını gururla gün ışığına uzatırlar. Fırtınalarda savururlar tohumunu. Yeniden çiçek açarlar. Ferhat heval...”
Sesi düğümlendi, devamını getiremedi.
Ferhat’ı dağ kokusu sinmiş saçlarından öptüler. Sıra neferini sırtlayıp, bin yılların ışıklı yürüyüşünü sürdürdüler.