Güç, diğerlerinin ihtiyaç duyduğu, istediği veya korktuğu şeyler üzerinde kontrol sahibi olmaktır. Fakat dikkatli olunmazsa beynin kimyasını bozabilen, insanı adeta kendinden geçirip sonunda bağımlılığa itebilen sinsi bir yoldaştır. Tarih, gücü kullanmayı becerememiş insanların aldıkları kararların sonuçlarıyla doludur. Örneğin, Sovyetler Birliği’nin katı hiyerarşik düzeni olmasaydı Çernobil faciası gerçekleşmeyebilir miydi? Ya da Tony Blair’ın güce duyduğu yüksek ihtiyaç onu George W. Bush’un planlarını desteklemeye sürüklemeseydi Irak Savaşı yaşanmayabilir miydi? Peki ya dünyanın gördüğü diktatör
Tükendi
Gelince Haber VerGüç, diğerlerinin ihtiyaç duyduğu, istediği veya korktuğu şeyler üzerinde kontrol sahibi olmaktır. Fakat dikkatli olunmazsa beynin kimyasını bozabilen, insanı adeta kendinden geçirip sonunda bağımlılığa itebilen sinsi bir yoldaştır. Tarih, gücü kullanmayı becerememiş insanların aldıkları kararların sonuçlarıyla doludur. Örneğin, Sovyetler Birliği’nin katı hiyerarşik düzeni olmasaydı Çernobil faciası gerçekleşmeyebilir miydi? Ya da Tony Blair’ın güce duyduğu yüksek ihtiyaç onu George W. Bush’un planlarını desteklemeye sürüklemeseydi Irak Savaşı yaşanmayabilir miydi? Peki ya dünyanın gördüğü diktatörlerin neredeyse hepsinin erkek olması tesadüf müdür?
Bilişsel nörobilimci Ian Robertson, dünyanın zirvesinde oturan siyasi liderlerin, şirket yöneticilerinin, hatta sıradan insanların güce duydukları açlığı biyolojik ve psikolojik sebep-sonuçlara dayandırarak inceliyor. Tek bir kişinin ele geçirdiği orantısız gücün kazanma etkisiyle insanlığa yaşattığı kayıpları gözler önüne sererken gücün denetlenmesinin neden önemli olduğunu vurguluyor.