*Bir kere terceme-i hâli yazılacak olan âdemin en mühim ahvâlinden en ehemmiyyetsiz ef‘âline kadar ıttılâ‘ hâsıl etmek o âdemin havâss-ı rûhiyyesini kemâl-i vukuf ile tedkîk eylemek lâzım gelir. Şurût-ı sâire, bu aslın fürû‘u mesâbesinde olduğu için ondan bahse hâcet yoktur.
Hâlbuki bir zâtın havâss-ı rûhiyye ve ahvâl-i umûmiyyesini tetebbu‘ etmek için onun hayâtına iştirâk eylemek lâzımdır. Meclisine dâhil ve musâhabatına nâil olduğumuz zevâtın -hayâtına iştirâk derecesinde- husûsiyyet-i ahvâline ıttılâ‘ peydâ edemediğimiz hâlde zamanına yetişemediğimiz meşâhîrin ahlâk ve etvârına ne suretle vâkıf olacağız?
Müverrih, zamanına yetişemediği bir âdem hakkında -arzû olunduğu vech ile- idâre-i makal edemediğinden dolayı mes’ûl tu
Tükendi
Gelince Haber Ver*Bir kere terceme-i hâli yazılacak olan âdemin en mühim ahvâlinden en ehemmiyyetsiz ef‘âline kadar ıttılâ‘ hâsıl etmek o âdemin havâss-ı rûhiyyesini kemâl-i vukūf ile tedkîk eylemek lâzım gelir. Şurût-ı sâire, bu aslın fürû‘u mesâbesinde olduğu için ondan bahse hâcet yoktur.
Hâlbuki bir zâtın havâss-ı rûhiyye ve ahvâl-i umûmiyyesini tetebbu‘ etmek için onun hayâtına iştirâk eylemek lâzımdır. Meclisine dâhil ve musâhabatına nâil olduğumuz zevâtın -hayâtına iştirâk derecesinde- husûsiyyet-i ahvâline ıttılâ‘ peydâ edemediğimiz hâlde zamanına yetişemediğimiz meşâhîrin ahlâk ve etvârına ne suretle vâkıf olacağız?
Müverrih, zamanına yetişemediği bir âdem hakkında -arzû olunduğu vech ile- idâre-i makāl edemediğinden dolayı mes’ûl tutulamaz. Fakat senelerce hem-bezm olduğu bir zât hakkında da bu yolda bast-ı kelâm safsata-i encâm ettiği için mu’âheze olunur. Ma‘a-zâlik terâcim-i ahvâlin hangi usûl ve şerâite ri‘âyetle yazılacağı onlarca mechûl olduğu için mu’âhezede ileriye gitmek de muvâfık-ı insâf görülemez. Biz, o usûl ve şurûtu bildiğimiz hâlde niçin mu‘âsırînimizden bir zâtın terceme-i hâlini lâyıkıyla yazamıyoruz? İşte asıl hallolunacak mes’ele budur.*
İbnülemin Mahmut Kemal İnal, 25 Ağustos 1910 tarihinde yayınladığı Kâmil Paşa’nın Sadareti ve Konak Meselesi adlı risâlesinde o sıralar maddî sebeblerden yoksun olduğu için Kemâlü’l-Kâmil’i bastıramadığını, gerekli parayı bulduğu takdirde eserini neşredeceğini söylemiş, lâkin eseri neşretmeye muvaffak olamamıştır. Kemâlü’l-Kâmil neşredilememiş olması hasebiyle gerek çağdaşları gerekse halefleri tarafından kaynak olarak bilinen ve kullanılan bir eser olmamıştır. Bu eseri kaynak olarak kullanan tek kişi yine İbnülemin’in kendisi olmuştur. Osmanlı Devrinde
Son Sadrıazamlar adlı eserindeki *Yûsuf Kâmil Paşa* bölümünde bu eseri kaynak olarak kullanmıştır. İbnülemin, yazdığı bu bölümün sonunda *Yûsuf Kâmil Paşa merhumun terceme-i hâl ve menâkıbını Kemâlü’l-Kemâl unvanıyla otuz beş sene evvel mufassalan yazmıştım. Bu sahifelerdeki mebahisin ekserini o eserden nakleyledim.* notunu düşerek kaynak olarak kullandığını belirtmektedir.