Bir yazarın kendi yaşam öyküsünü anlattığı otobiyografi türü, Türkiye’de pek kaleme alınan bir edebiyat türü değil. Var olan otobiyografik eserlerin çoğunda görülen de siyasi, sosyal, kültürel olarak kendiyle hesaplaşma cesaretinden yoksun metinler olmaları. Oysa Gün Zileli bunun açık bir istisnası: Şimdiye kadar yayımlanmış beş ciltlik otobiyografisinde hayatını neredeyse bütün detaylarıyla ortaya koymaktan çekinmeyen biri olan Zileli, bu altıncı ciltle daha önce 2000 yılına kadar getirdiği otobiyografisini tamamlıyor; yine tam bir açıklıkla, yine kendisiyle hesaplaşmaktan çekinmeden.
Ev (1946-1954)
Tükendi
Gelince Haber VerBir yazarın kendi yaşam öyküsünü anlattığı otobiyografi türü, Türkiye’de pek kaleme alınan bir edebiyat türü değil. Var olan otobiyografik eserlerin çoğunda görülen de siyasi, sosyal, kültürel olarak kendiyle hesaplaşma cesaretinden yoksun metinler olmaları. Oysa Gün Zileli bunun açık bir istisnası: Şimdiye kadar yayımlanmış beş ciltlik otobiyografisinde hayatını neredeyse bütün detaylarıyla ortaya koymaktan çekinmeyen biri olan Zileli, bu altıncı ciltle daha önce 2000 yılına kadar getirdiği otobiyografisini tamamlıyor; yine tam bir açıklıkla, yine kendisiyle hesaplaşmaktan çekinmeden.
Ev (1946-1954)
Yarılma (1954-1972)
Havariler (1972-1983)
Sapak (1983-1992)
Sığınmacılar (1990-2000, Londra)
Kentlerde (2000-2013), Gün Zileli’nin hayat hikâyesinin İngiltere’den İsviçre’ye, oradan Türkiye’ye uzanan son kısmını ele alıyor. Bir “göçmen” olarak yaşamanın getirdiği zorluklar, “dışarıda” yürütülen politik faaliyetler, komün hayatı, epeyce gelgitli gönül ilişkileri, on iki yıl sonra doğulan topraklara dönüş, dostlar, anılar, kırgınlıklar, kopuşlar, aşklar, kediler-köpekler... Tüm bunları dürüst ve sakınmasız biçimde anlatan Zileli, beri yandan diğer ciltlerde olduğu gibi, yine Türkiye siyasetine dair sözünü söylemeyi de ihmal etmiyor; analiz ederek, eleştirerek, yorumlamaya çalışarak... Kentlerde (2000-2013) “kendisi ve hayatı üstüne gerçekten düşünen” bir insandan samimi bir muhasebe.