Gelişmiş ve gelişmekte olan pek çok ülkede kentleşme süreci ile birlikte gıda güvencesi ve yetersiz beslenme sorunu yaşanmaktadır. Gıda güvencesi ve yetersiz beslenme sorunu insan nüfusunu beslemek olarak çerçevelenmektedir. Ancak bu yalnızca bir ölçek sorunundan çok daha fazlası olup kırsaldan kente bir göç söz konusudur. Bu durum sonucunda 2050 yılına kadar dünya nüfusunun üçte ikisinin kentsel alanlarda yaşanması beklenmektedir. Mevcut geleneksel ve endüstriyel tarım sistemi doğada var olan tatlı suların %70’ini ve tüm verimli arazilerin %50’sini kullanmaktadır. Bununla birlikte endüstriyel tarım ve gıda s
Tükendi
Gelince Haber VerGelişmiş ve gelişmekte olan pek çok ülkede kentleşme süreci ile birlikte gıda güvencesi ve yetersiz beslenme sorunu yaşanmaktadır. Gıda güvencesi ve yetersiz beslenme sorunu insan nüfusunu beslemek olarak çerçevelenmektedir. Ancak bu yalnızca bir ölçek sorunundan çok daha fazlası olup kırsaldan kente bir göç söz konusudur. Bu durum sonucunda 2050 yılına kadar dünya nüfusunun üçte ikisinin kentsel alanlarda yaşanması beklenmektedir. Mevcut geleneksel ve endüstriyel tarım sistemi doğada var olan tatlı suların %70’ini ve tüm verimli arazilerin %50’sini kullanmaktadır. Bununla birlikte endüstriyel tarım ve gıda sisteminde kullanılan yüksek düzeyde zararlı kimyasalların sağlığa ve çevreye yönelik olumsuz etkileri arttıkça kimyasal-yoğun tarım yöntemleri doğa dostu tarım yöntemleri ile yer değiştirmiş ve agroekolojik tarıma yönelik eğilimler öne çıkmaya başlamıştır. Agroekolojik bir gıda sisteminin iki önemli bileşeni küçük ölçekli ekolojik çiftlikler ve kısa tedarik zincirleridir.