Stendhal’in 19. Yüzyılın Kroniği alt başlığını taşıyan Kırmızı ve Siyah adlı eseri büyük bir dönem romanıdır. Köylü bir kerestecinin kendi macerasının peşindeki zeki ve hırslı oğlu Julien Sorel’in izinden Stendhal, Fransız taşrasını, Paris’i, toplumsal sınıflar arasındaki keskin sınırları, ince siyasi hesapları, Katolik din adamlarının toplumdaki ağırlığını büyük bir gerçekçilikle ortaya koyar. Gözleri karartacak bir tutku olarak aşkı, insan ilişkilerinin kuytu köşelerini, toplumsal olduğu kadar psikolojik bir derinlikle, sürükleyiciliğini asla kaybetmeden anlatır okura.
Nietzsche’nin “yaşamımın en güzel rastlantılarınd
Tükendi
Gelince Haber VerStendhal’in 19. Yüzyılın Kroniği alt başlığını taşıyan Kırmızı ve Siyah adlı eseri büyük bir dönem romanıdır. Köylü bir kerestecinin kendi macerasının peşindeki zeki ve hırslı oğlu Julien Sorel’in izinden Stendhal, Fransız taşrasını, Paris’i, toplumsal sınıflar arasındaki keskin sınırları, ince siyasi hesapları, Katolik din adamlarının toplumdaki ağırlığını büyük bir gerçekçilikle ortaya koyar. Gözleri karartacak bir tutku olarak aşkı, insan ilişkilerinin kuytu köşelerini, toplumsal olduğu kadar psikolojik bir derinlikle, sürükleyiciliğini asla kaybetmeden anlatır okura.
Nietzsche’nin “yaşamımın en güzel rastlantılarından biri” dediği Stendhal’in, yine onun sözleriyle, “Saklı olanı gören o psikolog gözü, en büyük gerçekçinin yakında olduğunu anımsatan olguları kavrama yetisi” Kırmızı ve Siyah’ın satırları arasında hep karşımızdadır.
“…gençliğimin acıma duygusu uyandırdığına bakmadan, yine de beni cezalandırmak isteyecek adamlar görüyorum burada; böylece onlar, aşağı sınıftan doğmuş ve yoksulluk yüzünden bir anlamda ezilmiş olup, buna rağmen iyi bir eğitimden yararlanma mutluluğuna kavuşan ve zenginlerin gururla yüksek tabaka diye adlandırdıkları topluluğa karışma cüretini gösteren şu gençleri cezalandırmak ve sonsuza kadar onların cesaretlerini kırmak isterler...”