Bir şey başımın yanından vızıldayarak geçiyor. Elimi hızla sıyrılan yere götürüyorum. Kulağım kanıyor. Arkamı dönüyorum ve arkamda duruyorlar, dört adam, biri kürekli, boyunları gerilmiş, korkak maskeleri, gözlerinde hala işkence etmek isteyen mağlupların bakışı var. Uzun boylu, solgun dudaklı olan ateş etti. Tabancayı kaldırmış olan eli hala havada, ölü gözlerinde hala panik var. Korkuyorlar, hepsi korkuyor.
Küçümseyerek gülümsedim ve şöyle dedim; “Sizden daha iyi ateş ediyorum.”
Yürümeye devam ediyorum. Bana sanki deniz buraya kadar gelmiş ya da bu tepenin altı komple tuzlu suyla dol
Tükendi
Gelince Haber VerBir şey başımın yanından vızıldayarak geçiyor. Elimi hızla sıyrılan yere götürüyorum. Kulağım kanıyor. Arkamı dönüyorum ve arkamda duruyorlar, dört adam, biri kürekli, boyunları gerilmiş, korkak maskeleri, gözlerinde hala işkence etmek isteyen mağlupların bakışı var. Uzun boylu, solgun dudaklı olan ateş etti. Tabancayı kaldırmış olan eli hala havada, ölü gözlerinde hala panik var. Korkuyorlar, hepsi korkuyor.
Küçümseyerek gülümsedim ve şöyle dedim; “Sizden daha iyi ateş ediyorum.”
Yürümeye devam ediyorum. Bana sanki deniz buraya kadar gelmiş ya da bu tepenin altı komple tuzlu suyla dolmuş gibi geldi. Güneş, bulutların arkasından başımı döndüren ve beni kör eden bir ışıkla parlıyor. Birdenbire ışık, güneş ve kargaşa ile doluyorum. Bu kısa sürüyor. Alt tarafımda biri bağırıyor, Almanca kelimeler, korkunç hırıltılar ve sert sesler. İçimdeki kargaşa, bir denizin yüzen bir odun parçasını yıkayıp temizlemesi gibi onları topluyor. Işık kesiliyor ve çıldırıyor, ışık acıya dönüşüyor. Ayakta durmak zorundayım. Bu artık ışık değil. Bunlar artık sesler değil. Bunlar, hafif makineli tüfekten çıkan faşist kurşunlar. Öfkeyle tıkırdayan mermilerle doluyorum. Düşüyorum.
Bir isim haykırdım mı? Ben artık acı ve topraktan başka bir şey değilim. Güneşi görmek istiyorum. Ben bir komünistim. Komünist güneşi selamlıyor.
Güneş, onu selamlıyor!
Güneş artık yok
Acı artık yok.