stanbul’un surlarında bir kovuk… Kapısı açılan bu eşsiz, fevkalade ve benzersiz, dahası pek esrarengiz, küçük ama içi görünenden çok daha büyük âlemin içinde, püf diyerek aşılan zamanlar ve mekânlarda gezineceksiniz. Esrarengiz bir yolculuk bu… Kovuk Palas’ta Âşık Diyojen’in misafiri olmaya hazır mısınız?
Osman Cemal Kaygılı, tarihi surlarda bir kovuğun içinde misafir ediyor okuru. Eski Atina sokaklarında dolaşıp Platon’dan Sokrates’e, Aristo’dan Diyojen’e kadar rast geleceğiniz bu kovuğun içinde, Baba Davut’un curasını, Neyzen Tevfik’in neyini dinleyecek, Mevlan
Tükendi
Gelince Haber Verstanbul’un surlarında bir kovuk… Kapısı açılan bu eşsiz, fevkalade ve benzersiz, dahası pek esrarengiz, küçük ama içi görünenden çok daha büyük âlemin içinde, püf diyerek aşılan zamanlar ve mekânlarda gezineceksiniz. Esrarengiz bir yolculuk bu… Kovuk Palas’ta Âşık Diyojen’in misafiri olmaya hazır mısınız?
Osman Cemal Kaygılı, tarihi surlarda bir kovuğun içinde misafir ediyor okuru. Eski Atina sokaklarında dolaşıp Platon’dan Sokrates’e, Aristo’dan Diyojen’e kadar rast geleceğiniz bu kovuğun içinde, Baba Davut’un curasını, Neyzen Tevfik’in neyini dinleyecek, Mevlanakapılı Çitlembik Nigar’la dertlenecek ve Palas’ın daimi mukimi Aksaraylı Derviş Hacı Balaban, namı diğer Âşık Diyojen tarafından ağırlanacak, her satırda Kovuk Palas’ın esrarına varmaya çalışacaksınız.
Sokrat’la talebelerine karşı atılmış olan bu taş yuvarlak masadakilerin bazıları tarafından duyulmuş olmalı ki Ksenefon hiddetle kalkıp bizim masaya geldi ve kılıcına dayanarak Diyojen’e çıkıştı.
Bir bakacaksınız ki Kovuk Palas’ın pek acayip, pek esrarengiz sahibi sizlere ömür! Fakat buna hemen ‘Allah rahmet eylesin!’ demeyin, çünkü zamanın bu en tuhaf adamıyla asıl ölümünden sonra karşılaşacak, öldükten sonra onu daha iyi tanıyacak, asıl maceralarını o mezara girdikten sonra öğreneceksiniz.
Merak etmeyin, demin de söyledim ya artık işi kısa kesiyor, bitiriyorum... İşte size Topkapı ile Mevlanakapı arasındaki Kovuk Palas sahibi Âşık Diyojen ve öteki adı ile Hacı Derviş Balaban’ın ufak bir hatırası, kısaca bir hal tercümesi...