“Bilir misiniz, yalnızlar sadece aynalara inanmak zorunda kalırlar doktor, ben de öyle kaldım. Ellerim kulaklarıma gitti, yerindeler mi diye yokladım küpe olmayan delikleri. Yalnızlık, hapsolmuş küpelerden ayrılmayan o küçük vidalara uzanan parmaklar gibi baştan yoklanmalıydı, ben de öyle yaptım. ‘Ne kadar delik o kadar küpe, ne kadar küpe o kadar yalnızlık.’ diye bağırdım.”
Zerrin Saral, ilk öykü toplamı Küçük Kırık Çizgiler ile “Merhaba” diyor okura. Kurduğu dille, yaşamda huzursuz ve sakar adımlarla yol alan karakterleri taşıyor öykülerine. Geçmişin çukuruna düşmüyor öyk&uu
Tükendi
Gelince Haber Ver“Bilir misiniz, yalnızlar sadece aynalara inanmak zorunda kalırlar doktor, ben de öyle kaldım. Ellerim kulaklarıma gitti, yerindeler mi diye yokladım küpe olmayan delikleri. Yalnızlık, hapsolmuş küpelerden ayrılmayan o küçük vidalara uzanan parmaklar gibi baştan yoklanmalıydı, ben de öyle yaptım. ‘Ne kadar delik o kadar küpe, ne kadar küpe o kadar yalnızlık.’ diye bağırdım.”
Zerrin Saral, ilk öykü toplamı Küçük Kırık Çizgiler ile “Merhaba” diyor okura. Kurduğu dille, yaşamda huzursuz ve sakar adımlarla yol alan karakterleri taşıyor öykülerine. Geçmişin çukuruna düşmüyor öykü karakterleri, anımsıyorlar yalnızca. Hatırlamanın unutuştan daha zor olduğu zamanlarda, farkına varılanların, dönüp bakılanların burukluğu su üstüne çıkıyor.
Fotoğraflarından annesini tanımaya çabalayan bir çocuk, bozkırda kanat çırpan iki yürek, ismi ikince kez fısıldandığında geleceği çalınan bir kadın, geçmişle bağlarını koparamayan ama bakımevine gelişiyle yeniden varlık bulan bir ihtiyar, aksayan hayatlarından yüzlerini güneşe çevirenler…
Kurgu ile gerçek arasında yaşayan herkesin tökezleyebileceği türden küçük, kırık çizgiler…