Küçük Mecmua, Ziya Gökalp’in yönetimi ve editörlüğünde hazırlanmış Osmanlıca bir dergidir. Ziya Gökalp derginin imtiyaz sahibi ve sorumlu müdürüdür. Hemen her sayıda, diğer yazarlarla birlikte onun en az bir ya da iki yazısı, araştırma ya da inceleme çalışması yer almaktadır. Derginin çeviriyazısı da yaklaşık 600 sayfadan fazla tutmaktadır. Pek az nüshasının günümüze kadar geldiğini düşündüğümüz Küçük Mecmua’nın bazı kısımları bir takım araştırma ve çeviri yazılarda dağınık, eksik ya da atlanmış olarak yayınlanmıştır. Ancak dergilerin tümü ilk defa bu çalışmamız
Tükendi
Gelince Haber VerKüçük Mecmua, Ziya Gökalp’in yönetimi ve editörlüğünde hazırlanmış Osmanlıca bir dergidir. Ziya Gökalp derginin imtiyaz sahibi ve sorumlu müdürüdür. Hemen her sayıda, diğer yazarlarla birlikte onun en az bir ya da iki yazısı, araştırma ya da inceleme çalışması yer almaktadır. Derginin çeviriyazısı da yaklaşık 600 sayfadan fazla tutmaktadır. Pek az nüshasının günümüze kadar geldiğini düşündüğümüz Küçük Mecmua’nın bazı kısımları bir takım araştırma ve çeviri yazılarda dağınık, eksik ya da atlanmış olarak yayınlanmıştır. Ancak dergilerin tümü ilk defa bu çalışmamızda toplu olarak çevrilmiş ve Türk okuru ve araştırmacısına sunulmuş bulunmaktadır. İlk sayısı 5 Haziran 1922’de, yayın yaşamına başlamıştır.Derginin hemen her sayısında yer alan Ziya Gökalp’in yazıları onun sosyolog kimliğini öne çıkarmaktadır. Bu kimlikle daha çok tanınıyorsa da çıkardığı bu dergi sayesinde biz onun filozofluğunu, Türk ve İslam tarihine ve halk bilimi ve edebiyatına olan derin bilgisini de keşfetmekteyiz. Küçük Mecmua, çok seçkin yazar kadrosu ve onların edebiyattan sanata, Türk halk kültüründen siyasete ve tarih biliminden antropolojiye kadar özgün yazılarıyla tam bir ansiklopedik içerik taşımaktadır. En dikkat çeken yazılar arasında, o günün Diyarbakır’ı ve o yörenin sorunlarıyla ilgili haftalık haberlere ve bilgilere yer veren yazılar bulunmaktadır. Ziya Gökalp, Diyarbakır’dan birlik ve birliktelik mesajları vermekte; Türk ulusal kimliğinin tüm farklılıkların üstünde ve ötesinde biricik kimlik olduğunu vurgulamakta; bu çevrede ulus-devlet oluşumunun felsefi ve sosyolojik temellerini oluşturmaktadır.