Mesnevî-i Şerif kıssalarının ilki olan Padişah Cariye Hikâyesi, temiz fıtratıyla kalabilen insanın hayatın akışı içerisinde Allah aşkıyla buluşabileceğini anlatır; kalp, ruh, akıl, hissiyat gibi seyr ü sülûkun yani dünyadaki kulluk macerasının oyuncularını ve unsurlarını tanıtır. Hz. Pir, Mesnevî’de ikinci sırada yer alan Tûtî (Papağan) Hikâyesi’nde belki zararsız sayılabilecek bir taklitle gülünç duruma düşen kişileri kısaca beyan ettikten hemen sonra Yahudi Vezir Hikâyesi’ni anlatmaya başlar. Hristiyanların arasına karışarak zamanının inanç topluluğu içinde fitne koparan bir fedaiyi, h
Tükendi
Gelince Haber VerMesnevî-i Şerif kıssalarının ilki olan Padişah Cariye Hikâyesi, temiz fıtratıyla kalabilen insanın hayatın akışı içerisinde Allah aşkıyla buluşabileceğini anlatır; kalp, ruh, akıl, hissiyat gibi seyr ü sülûkun yani dünyadaki kulluk macerasının oyuncularını ve unsurlarını tanıtır. Hz. Pir, Mesnevî’de ikinci sırada yer alan Tûtî (Papağan) Hikâyesi’nde belki zararsız sayılabilecek bir taklitle gülünç duruma düşen kişileri kısaca beyan ettikten hemen sonra Yahudi Vezir Hikâyesi’ni anlatmaya başlar. Hristiyanların arasına karışarak zamanının inanç topluluğu içinde fitne koparan bir fedaiyi, hain veziri konu edinen kıssanın Mesnevî’deki ilk hikâyelerden olması çok dikkat çekicidir. Hz. Mevlânâ bu kıssayla kâmil mürşide yakışan üslup ve sorumlulukla yoldaki tehlikeleri ve yol kesenleri, nefsin ve şeytanın hilelerini, kişiyi helake sürükleyen hıyanet hikâyesini aktarır. Hz. Pir’in seçtiği bu hikâye, İslam tarihinde vuku bulan birçok acı tecrübeyi de hatırlatır. Aşk ve muhabbetle Müslümanca yaşamak isteyenler kuzu postuna bürünmüş kurtlar tarafından tarihte pek çok defa yaralayıcı darbelere maruz kalmışlardır. Bu kıssada nifak ve fitnenin hem kişiyi hem de toplumları nasıl berbat ettiğini manevi açıdan büyük bir ferasetle gösteren Hz. Mevlânâ, gönlü Allah sevgisiyle dopdolu olması gereken bizleri vazife şuuruyla irşat etmektedir. Mesnevî’nin satır aralarındaki tasavvufi kavramlara odaklanarak Yahudi Vezir Hikâyesi’ni herkesin anlayabileceği bir şekilde açıklayan elinizdeki kitap, okuyucuyu Mesnevî’nin üslubuyla ve nasihatlarıyla buluşturuyor. Hadiseyi sadece toplumsal açıdan değil, ferdî olarak da mercek altına almamızı öğütleyerek bu mühim meselenin önemini ifade ediyor: “Aşk, sevgi ve muhabbet tabii ki gereklidir. Fakat bunlara rağbet nifak ve küfre karşı gafleti icap ettirmez. Bir cevhere sahip olmak kadar onu korumak da mesuliyet ve kemal sıfatıdır. Ahmakça sevmek makbul olmadığı gibi aşk ve muhabbetin çalınmasına ahmakça müsaade etmek de mezmumdur yani çirkin ve kötü görülmüştür. Mütalaa etmeye çalışacağımız Mesnevî-i Manevi’nin bu beyitleri hem aşka uyanık olmayı hem de bu aşkı suistimal edenlere karşı ceberut ve hazırlıklı bulunmayı bizlere anlatacaktır.”