Bir evliliği ayakta tutan yegâne güç; adamın sevdası, kadının bu sevdaya sarılışıdır. Mutluluğun formülü birbirini sevmekte saklıdır. Bu formülü bozacak günler Eroğlu Konağı’nın kapısını çaldığında içeri buyur edilir. Bebek hasretinin tutulduğu konakta KUMA rüzgârı eserken kaosa doğru sürükleyen fırtınaya iki kadın, bir adam tutulur.
Hayat ters köşeden vurarak bebeği olamayan, yıllarca bu eksikliğin acısını pervasızca çeken, hastaneden hastaneye koşan, umut etmekten ve istemekten yorulmayan kadının hayatına kuma gölgesi d&uu
Tükendi
Gelince Haber VerBir evliliği ayakta tutan yegâne güç; adamın sevdası, kadının bu sevdaya sarılışıdır. Mutluluğun formülü birbirini sevmekte saklıdır. Bu formülü bozacak günler Eroğlu Konağı’nın kapısını çaldığında içeri buyur edilir. Bebek hasretinin tutulduğu konakta KUMA rüzgârı eserken kaosa doğru sürükleyen fırtınaya iki kadın, bir adam tutulur.
Hayat ters köşeden vurarak bebeği olamayan, yıllarca bu eksikliğin acısını pervasızca çeken, hastaneden hastaneye koşan, umut etmekten ve istemekten yorulmayan kadının hayatına kuma gölgesi düşürür.
Karısının bebeği olmadığı her gün, aşkı daha sağlam ayakta dururken adamın duygularını ve aklını yitirecek kâbus gerçekleşir. Kokladığı gülün üstüne bir kır çiçeği yerleşir, bu çiçek tohumunu verir ve sevdaya tutulmuş adamın kalbi ikiye bölünür! Konağa düğünsüz derneksiz, üzerinde bir gelinlikle kapıdan içeri alınan kadını beklediğinden daha zor bir hayat, beklediğinden daha kötü bir evlilik karşılar. Zorlu sınavlara tabi tutulur, aşk ve sevgi yoksunu bir evlilikte ayakta durmaya çalışır. Kocası tarafından merhamet dilenen kadın hâlini alır. Sevda bir kadında, tutku bir kadındayken aynı çatı altında zorlu yaşam sürdürülür. Araf’ta kalmış bir adamın, bu adama bağlı iki kadının yaşamı zorlu serüvenlerle akıbeti belli olmayan sona doğru gider. Ateş düştüğü yeri yakar, KUMA gelir. Hasreti kadın dindirir, bebek doğar. Adam ikiye bölünür. Ve aşkı hangi kadın alacak, sorusu akılları alır. Ben Ezo! Üzerine kuma gelmiş kadınım. Şimdi sığındığım limanım, kocamın kalbindeki aşkım. Ben Şerwan! Bir kadının hayatını kalbine, bir kadının hayatını omzuna alan adamım. Ben Beritan! Kuma giden kadınım. Benim tek dünyam, kucağıma aldığım bebeğim.
KUMA 2
İdam sehpasında durmuş, boynuma asılı bir iple hayatı sürdürüyorum. Sağ yanıma durmuş bir kadın, sol yanıma konmuş bir başka kadın ve ortalarında kalmış bir adamım. Hangi yana dönsem çaresizlikle kuşatılıyorum. “Benden gittin, bana geri dönecek misin?” diye soruyor sağımdaki kadın. “Bana geldin, benden gitmeyeceksin değil mi?” diye soruyor solumdaki kadın. Hayatımı çepeçevre sarmış iki kadınım! Arkamda asla bırakamadığım iki karım... Ne bir adım geri ne bir adım ileri gidebiliyorum. Hiçbir yere kaçamıyorum. Yanıma tek bir kadını alıp yoluma devam edemiyorum.
İki kadın hayatımda, iki kadın kalbimde.
Çıkışım yok, yolum yok.
Sağım solum kalabalık.
Dönüşü yok, çözümü yok.
Asıl sorun; sonumuz yok!
KUMA 3
Kaçıp gitmenin imkânsız olduğu bir hayata tutunmaya çalışan iki KADIN!
İki kadını ayakta tutmaya çalışan yıkılmış bir ADAM!
Adam ilk kadına elini uzattı. İkinci kadını arkasında bıraktı. Ezo teslimiyet içinde fısıldadı:
Benim kaderimde sadece ikimiz vardık.
Arkadan bir ses… Adam kuma karısına döndü. İlk kadını arkasında bıraktı.
Beritan acıyla gülümsedi. Benim kaderim başkasına aitti.
Adamın elinde bir makas, kadınların boyunlarında birer ip. Şerwan Eroğlu kimin ipini kesecekti?
Hangi kadının elinden tutup yoluna devam edecekti?