Öncelikle, Hasan Oğuz, Sınıf kompozisyonunun değişmesinin, kendi başına, Sınıf gerçekliğinin ortadan kalkması gibi saçma bir sonucu doğuramayacağı saptıyor. Bu değişimin sınıfı çeşitlendirip zenginleştirdiğini ve ayrıca güçlendirdiğini gösteriyor.
Gerçekten de mülksüzlük, ücretlilik, kolektif çalışma, niteliksizleşme ve standartlaşma baskısı, denetim yetkisinin gaspı, iş güvencesi yoksunluğu, yabancılaşma gibi emek ile sermaye arasındaki ilişkinin yapısal sömürü / kontrol mekanizmaları altında çalışmak zorunda olan tüm emekçilerin, farklı konum ve işlevlerinden gelen tanım zorlukları ve bilinç düzeylerine karşın, aynı büyük okyanusun damlacıkları olduğu kesindir. Ve böyle çalışan insanların sayısının dünyanın her tarafında arttığı
Tükendi
Gelince Haber VerÖncelikle, Hasan Oğuz, Sınıf kompozisyonunun değişmesinin, kendi başına, Sınıf gerçekliğinin ortadan kalkması gibi saçma bir sonucu doğuramayacağı saptıyor. Bu değişimin sınıfı çeşitlendirip zenginleştirdiğini ve ayrıca güçlendirdiğini gösteriyor.
Gerçekten de mülksüzlük, ücretlilik, kolektif çalışma, niteliksizleşme ve standartlaşma baskısı, denetim yetkisinin gaspı, iş güvencesi yoksunluğu, yabancılaşma gibi emek ile sermaye arasındaki ilişkinin yapısal sömürü / kontrol mekanizmaları altında çalışmak zorunda olan tüm emekçilerin, farklı konum ve işlevlerinden gelen tanım zorlukları ve bilinç düzeylerine karşın, aynı büyük okyanusun damlacıkları olduğu kesindir. Ve böyle çalışan insanların sayısının dünyanın her tarafında arttığı ise bir diğer gerçektir. Sınıf saflarına teknolojik/bilimsel gelişmelerin ve bunların üretime uygulanmasıyla mühendis, bilgisayar, uzmanı, bilimci gibi nitelikli işgücünün eklenmesi kuşkusuz sınıf olgusunu belirsizleştiren değil, büyük oranda, sınıfı güçlendiren bir gelişmedir.
Aynı biçimde, yazar, toplumsal değişim ile sınıf olgusu, proletarya ile devrim arasındaki organik bağları yetkin, düzeyli ve her satırı içgüdüsel saflıkta diyebileceğimiz bir sınıfı koruma, devrimi savunma duyarlılığı taşıyan polemiğiyle okuyucusuna anlatıyor...