Bu kitapta, Türkiye’deki ayrılıkçı PKK terörü şeklinde tezahür eden politik savaşın doğru anlaşılabilmesi ve çözüm arayışlarına katkı sağlanabilmesi için öncelikle yaklaşık 40 yıldır devam eden düşük yoğunluklu çatışma sürecine kuramsal bir çerçeve sunulmaktadır. Bu açıdan PKK tarafından başvurulan Kürtçü politik şiddetin nedenleri, hedef ve yöntemleri, aktörlerin tutumları ve bu soruna karşı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ürettiği çözümlerin süreç içindeki ideolojik ve stratejik değişimi sorunsallaştırılmaktadır.
Bu kapsamda yaşanan etno-politik &
Tükendi
Gelince Haber VerBu kitapta, Türkiye’deki ayrılıkçı PKK terörü şeklinde tezahür eden politik savaşın doğru anlaşılabilmesi ve çözüm arayışlarına katkı sağlanabilmesi için öncelikle yaklaşık 40 yıldır devam eden düşük yoğunluklu çatışma sürecine kuramsal bir çerçeve sunulmaktadır. Bu açıdan PKK tarafından başvurulan Kürtçü politik şiddetin nedenleri, hedef ve yöntemleri, aktörlerin tutumları ve bu soruna karşı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ürettiği çözümlerin süreç içindeki ideolojik ve stratejik değişimi sorunsallaştırılmaktadır.
Bu kapsamda yaşanan etno-politik çatışma sorununa dair iki analiz çerçevesi ortaya konulmaktadır: Birincisi, PKK’nın uzun süreli halk savaşı biçiminde uyguladığı devrimci -Kürtçü- şiddet ve Devletin buna verdiği cevap bağlamında düşük yoğunluklu çatışma sürecinde yürütülen topyekûn savaş doktrini; ikincisi, çatışmanın aktörlerinin çatışma sürecinde yaşadıkları ideolojik ve stratejik dönüşümler.
Bu bağlamda küresel-bölgesel gelişmelerle birlikte PKK’nın askeri yönden Türk Devleti tarafından yenilgiye uğratılmış olmasının getirdiği bir zorunluluk olarak bir yandan ayrılıkçı Örgütün ideolojik ve stratejik hedef ve yöntemlerinin değiştiği, diğer yandan Türkiye Devleti’nin sorunu bir “güvenlik sorunu” olarak görmekten vazgeçerek “siyasal bir sorun” olarak kabul ettiği ve bu kapsamda terörle mücadele anlayışından uzaklaşarak “müzakere” yolunu tercih ettiği ileri sürülmektedir.
Ayrıca kitapta Kürtçü şiddetin ortaya çıkışı karşısında Devletin geliştirdiği cevapların Örgütü hangi düzeyde ve yönde etkilediği, örgütün geliştirdiği ideolojik, stratejik ve taktik manevralar karşısında Türk siyasetinin ve güvenlik bürokrasisinin nasıl bir tutum sergilediği açıklandıktan sonra aktörlerin paradigmalarında yaşanan dönüşümler sorgulamaktadır.