Hiç söylemeden anlatmayı, hiç bakmadan görebilmeyi ya da nasıl olduğunu dahi anlamadan sezgilemeyi başarabildiğimizde veya Rahmani bir hîbe gibi, o yetiyi hissedebildiğimizde, sözden daha güçlü ve bedenimizden daha naif ama daha tesirli olan yönümüzü, yani ruhumuzu hissederiz... O ruh ki İlahi bir nefesin teccessümüyle, kimi zaman ben, kimi zaman da sen gibi insan olagelmiş ve hep kendini gizlemiştir... Bu gize bir kere değince veya gerçekten hissedebilince o ruhu bir an, Yaradan’ını bulduğunu bile düşünebilir insan... Çünkü kendisine üflenen İlahî nefesin dokusunu hissetmektedi
Tükendi
Gelince Haber VerHiç söylemeden anlatmayı, hiç bakmadan görebilmeyi ya da nasıl olduğunu dahi anlamadan sezgilemeyi başarabildiğimizde veya Rahmani bir hîbe gibi, o yetiyi hissedebildiğimizde, sözden daha güçlü ve bedenimizden daha naif ama daha tesirli olan yönümüzü, yani ruhumuzu hissederiz... O ruh ki İlahi bir nefesin teccessümüyle, kimi zaman ben, kimi zaman da sen gibi insan olagelmiş ve hep kendini gizlemiştir... Bu gize bir kere değince veya gerçekten hissedebilince o ruhu bir an, Yaradan’ını bulduğunu bile düşünebilir insan... Çünkü kendisine üflenen İlahî nefesin dokusunu hissetmektedir o an... İşte insana ruhunu bu denli derinden hissettiren "o an", "o zaman", "o mekân" ya da "o insan" dır aslında manevi olan... Ve O hakikattir; o yerleri, o zamanları ve o insanları değerli kılan...
Manevi iyi oluş, değerli bir hakikattir aranılan…