Bilindiği gibi İkinci Gün’ün sonunda Matos Ağaoğlu o gece Arhaçlar’ı gizlice terk ederek kayıplara karışıyordu. Serinin üçüncü ve son kitabı Üçüncü Gün bu kaybolma olayından yaklaşık iki asır sonra Matos Ağaoğlu’nun hikâyesine yeniden dönüyor.
Aradan geçen zaman içinde neler oldu? Soğuk bir kış akşamı Mançurya’da demiryolu işçisi Abbas Ali Agayev’in karşısında çıkan, onu ölümden kurtaran gizemli figür Mor Pelerinlinin kehanetleri gerçekleşti mi? Ve hâlâ kendisinden bir haber alınamayan Matos Ağaoğ
Tükendi
Gelince Haber VerBilindiği gibi İkinci Gün’ün sonunda Matos Ağaoğlu o gece Arhaçlar’ı gizlice terk ederek kayıplara karışıyordu. Serinin üçüncü ve son kitabı Üçüncü Gün bu kaybolma olayından yaklaşık iki asır sonra Matos Ağaoğlu’nun hikâyesine yeniden dönüyor.
Aradan geçen zaman içinde neler oldu? Soğuk bir kış akşamı Mançurya’da demiryolu işçisi Abbas Ali Agayev’in karşısında çıkan, onu ölümden kurtaran gizemli figür Mor Pelerinlinin kehanetleri gerçekleşti mi? Ve hâlâ kendisinden bir haber alınamayan Matos Ağaoğlu kimdi, akıbeti ne oldu? Gerçekten bir Mehdi miydi, yoksa bilinmeyen tanrısal güçlerin gönderdiği bir seçilmiş mi? İlk iki kitapta ipuçları verilen bütün bu ve benzeri soruların yanıtını Üçüncü Gün’de bulacaksınız.
Çağımız, yapay zekâ çağı olması yanında, büyük felaketler çağıdır da. Ekolojik dengenin bozulması ve ardından gelen iklim değişikliğinin neden olduğu doğal felaketlerin ardı arkası kesilmiyor. Ve insanlar gittikçe bu felaketler karşısında daha çaresiz kalıyor. En son Maraş Depremi örneği…
Şüphesiz edebiyat çağın sorunları çözecek sihirli bir güce sahip değil, ama sorunlara dikkati çekmesi ve başka çözüm yollarının da olabileceğini göstermesi bakımdan önemlidir. “…Zira insanlık tarihinin bu, o ana kadar görülmemiş boyuttaki felaketi sırasında dünya nüfusunun hemen hemen yarısı (üç milyar insan) telef olurken bunun büyük bir bölümünü dünyanın belli başlı metropollerinde yaşayan nüfus oluşturacaktı. Bir kısmı yerle bir olan lüks rezidansların enkazları altında can verirken, sağ kalanlar da kendilerini sudan çıkmış balık gibi hissedeceklerdi. Yeni ve ağır yaşam koşullarına ayak uyduramayarak açlık, hastalık ve bakımsızlıktan telef olup gideceklerdi. Tufan sonrası merkeziyetçi toplum düzeninden, bugünkü yerel toplum düzenine geçiş sürecinde insanlık eski hatalardan sıyrılmasını bildi. “Üç şeytanın”: paranın, devletin ve büyük metropollerin bireyi ezip kişiliksizleştirerek sömüren hâkimiyetine son verdi. Doğayla iç içe, barışık hâlde yaşamayı kendine düstur edindi.”
Zevkle okuyacağınız sürprizlerle dolu fantastik bir kitap!