Son dönemde kendilerini “Meâlciler” diye isimlendiren kimseleri gördüğümde kalbime bir hüzün ve elem çöküyor. Bu Meâlciler; Kur’ân’ın yeterli olduğunu, sünnete ihtiyaç olmadığını, sünnetin dinde hiçbir şey ifade etmediğini, sünnetin vahiy olmadığını, sünnetin şeriatın kaynaklarından biri de olmadığını ve sünnetle amel etmenin ümmeti tefrikaya götüren açık bir şirk olduğunu, iddia etmektedirler.
Bu topluluk “Sünnet, Peygamber’in vefâtından çok uzun zaman sonra uydurularak yazılmış rivâyetlerdir. Peygamber bize sadece Kur&r
Tükendi
Gelince Haber VerSon dönemde kendilerini “Meâlciler” diye isimlendiren kimseleri gördüğümde kalbime bir hüzün ve elem çöküyor. Bu Meâlciler; Kur’ân’ın yeterli olduğunu, sünnete ihtiyaç olmadığını, sünnetin dinde hiçbir şey ifade etmediğini, sünnetin vahiy olmadığını, sünnetin şeriatın kaynaklarından biri de olmadığını ve sünnetle amel etmenin ümmeti tefrikaya götüren açık bir şirk olduğunu, iddia etmektedirler.
Bu topluluk “Sünnet, Peygamber’in vefâtından çok uzun zaman sonra uydurularak yazılmış rivâyetlerdir. Peygamber bize sadece Kur’ân’ı tebliğ etmiştir ve Müslümanların sünnete itaati gerekli değildir” diye iddiada bulunmaktadırlar.
Bu ve buna benzer zırıltılar ve günümüzde bazı müelliflerin sünneti mudâfaa konusunda zayıf ve yetersiz reddiyeleri; sünnet inkârcılarının bu bozuk ve fâsid fikirlerinin insanlar arasında revaç bulmasına sebep olmaktadır.
Alâeddîn Palevî