"...Beni Yenikapı Mevlevihânesi’ne götürüp Merhum Şeyh Celâleddin Efendi Hazretleri’nden sikke giydirtti ve mürşid-i müşârünileyhe biat ettirdi. Vâkıa, daha evvel Hoca merhum abd-i âcize telkîn-i zikr etmişti; lakin, tarîkaten biat vermemişti. Mâlûm-ı âlinizdir ki, tarîkatte biat, onu veren şeyh ile alan derviş arasında yek-diğerini dervişliğe ve şeyhliğe kabul etmiş olduk-larına dair el ele tutuşmak sûretiyle yapılan bir muâhede demektir ki, mürit, ancak bu taahhüdden sonra o şeyhin dervişi olur. Hoca Merhum, kendinden mezûnen zikir ve semâ ettiğim halde bana biat vermemiş, benim kendisinden değil
Tükendi
Gelince Haber Ver"...Beni Yenikapı Mevlevihânesi’ne götürüp Merhum Şeyh Celâleddin Efendi Hazretleri’nden sikke giydirtti ve mürşid-i müşârünileyhe biat ettirdi. Vâkıa, daha evvel Hoca merhum abd-i âcize telkîn-i zikr etmişti; lakin, tarîkaten biat vermemişti. Mâlûm-ı âlinizdir ki, tarîkatte biat, onu veren şeyh ile alan derviş arasında yek-diğerini dervişliğe ve şeyhliğe kabul etmiş olduk-larına dair el ele tutuşmak sûretiyle yapılan bir muâhede demektir ki, mürit, ancak bu taahhüdden sonra o şeyhin dervişi olur. Hoca Merhum, kendinden mezûnen zikir ve semâ ettiğim halde bana biat vermemiş, benim kendisinden değil, Şeyh Celâleddin Efendi merhumdan feyz alacağımı söylemişti ki, buna kavlen ve fiilen delâlette bulunması, meâlî-i ahlâkiyesinden bir nümû-ne-i kemâl olmak üzere gösterilebilir." Tâhirü’l-Mevlevî, "Es’ad Dede Efendi Merhum Hakkında Hüseyin Vassaf Bey’e Mektuptan"