Barış ve demokrasiye dayalı bir “yeni dünya düzeni”nin kurulacağı beklentileri, Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu’daki savaş meydanlarında imha olmak üzere. Kendiyle barışık, çok-kültürlü demokratik toplumların henüz çok uzağındayız. Batılıların “Doğu Sorunu” diye adlandırdığı sorunlar yumağı dirildi. Yerasimos, ’80’lerin ortalarından başlayarak kaleme aldığı jeopolitika yazılarında bu ürkütücü gelişmenin nedenlerini arıyor; Birinci Dünya Savaşı ile birlikte tarihe karışan Avusturya-Macaristan, Osmanlı ve Rus imparatorluklarının dağılmasıyla gündeme gelen uluslaşma ve ulus-devlet sınırlarının çizilme süre&cce
Tükendi
Gelince Haber VerBarış ve demokrasiye dayalı bir “yeni dünya düzeni”nin kurulacağı beklentileri, Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu’daki savaş meydanlarında imha olmak üzere. Kendiyle barışık, çok-kültürlü demokratik toplumların henüz çok uzağındayız. Batılıların “Doğu Sorunu” diye adlandırdığı sorunlar yumağı dirildi. Yerasimos, ’80’lerin ortalarından başlayarak kaleme aldığı jeopolitika yazılarında bu ürkütücü gelişmenin nedenlerini arıyor; Birinci Dünya Savaşı ile birlikte tarihe karışan Avusturya-Macaristan, Osmanlı ve Rus imparatorluklarının dağılmasıyla gündeme gelen uluslaşma ve ulus-devlet sınırlarının çizilme süreçlerini inceliyor. Üç imparatorluğun topraklarında kurulan ulus-devletlerin sınırları, genellikle halkların iradeleriyle değil, uluslararası barış konferanslarında ya da gizli diplomasi yoluyla çizildi; petrol gibi stratejik ürünlerin paylaşımı önemli rol oynadı ve aynı dili konuşan, aynı kültüre sahip halklar parçalandı. Bu coğrafyada uluslaşma, tamamlanamamış bir süreç olarak görünüyor. “Ulus” sorununu çözme iddiasındaki son imparatorluğun da (SSCB) dağılmasıyla, “eski şeytanlar yeniden ortaya çıkıp tepinmeye başladılar”..