19. yüzyılın Mısır’ına ilişkin bir kitap 21. yüzyılın Türk okuruna ne verebilir? Mısır’ın Sömürgeleştirilmesi’nde iki mesele incelenmektedir. Kitap öncelikle modern siyasi iktidar biçimlerinin nasıl işlediğini araştırmaktadır. Modern ulus-devlet elindeki güçlere nasıl kavuşmuştur? Siyaset biliminin alanına giren devletin formel güçleri ile resmî yönetim kurumlarının dışında kalan daha örtük ve yaygın iktidar biçimleri –okullarda ve iş yerlerinde, toplumsal örgütlenmede ve ekonomik planlamalarda, kitlesel eğlencelerde ve kitle kültüründe, kentlerin ve konutların mekâns
Tükendi
Gelince Haber Ver19. yüzyılın Mısır’ına ilişkin bir kitap 21. yüzyılın Türk okuruna ne verebilir? Mısır’ın Sömürgeleştirilmesi’nde iki mesele incelenmektedir. Kitap öncelikle modern siyasi iktidar biçimlerinin nasıl işlediğini araştırmaktadır. Modern ulus-devlet elindeki güçlere nasıl kavuşmuştur? Siyaset biliminin alanına giren devletin formel güçleri ile resmî yönetim kurumlarının dışında kalan daha örtük ve yaygın iktidar biçimleri –okullarda ve iş yerlerinde, toplumsal örgütlenmede ve ekonomik planlamalarda, kitlesel eğlencelerde ve kitle kültüründe, kentlerin ve konutların mekânsal örgütlenmesinde, doğa ve kırsal kesim üzerindeki denetimde iş başında olan iktidar– arasında nasıl bir ilişki vardır? Kitabın ele aldığı ikinci mesele ise bu yeni iktidar biçimleri ile dünyayı anlamanın modern biçimleri arasındaki ilişkidir. Modern siyasi iktidar biçimleri, “kişi”ye ve bu kişinin dünyayla olan ilişkisine yeni deneyimler getirdi. Bu deneyimler, gerçeğin ve gerçeği bilmenin ne demek olduğuna dair yeni tasavvurların doğmasına yardımcı oldular mı? Kitapta, Mısır’ın sömürgeleştirilmesi üzerinden modern iktidar ve bilgi biçimlerinin kullandıkları yöntemler ve dayandıkları metafizik incelenmektedir. Mısır’ın Sömürgeleştirilmesi 1988’de yayımlanışından bugüne sadece Orta Doğu çalışmalarını dönüştürmekle kalmadı, modernite tartışmasının Avrupa-merkezciliğini kırarak kavramın Batı dışındaki serüveni üzerinden yeni bir tarihini ve tanımını ortaya koydu. Mitchell böylelikle Said sonrasının eleştirel ajandasından modern dünya tarihinin kavramların ve disiplinlerin dolaşımı ve dönüşümünün hikâyesi olarak yeniden yazılmasını mümkün kılan yeni bir hattın önünü açtı. Şark’ın kolonizasyonu basit bir işgal değildi, “Şark”ın icat edilmesini, fiziksel tezahürlerinden azade ve bu tezahürleri tanzim eden bir “yapı”nın vücuda getirilmesini gerektiriyordu.