İki yüz yıl boyunca dini özgürlüklerle seküler özgürlüklerin farklı anlamlara sahip olduğu Avrupa’da nasıl oldu da son yıllarda din kamusal alanda devletle birlikte var olmaya başladı?
Fransız modernleşme anlayışında dinin devletle yaşadığı gerilimli ilişkiler nasıl bir seyir izledi ve bugün nereye varmış durumdadır?
Hıristiyan dünyanın en dindar toplamlarının başında gelen Amerika’da dini özgürlüklerle seküler özgürlüklerin el ele gidişini sağlayan kültürel ve siyasal dinamikler nelerdir?
Dinle devlet arasındaki ilişki Osmanlı ve Cumhuriyet Türkiye’sinde nasıl bir resim ortaya
Tükendi
Gelince Haber Verİki yüz yıl boyunca dini özgürlüklerle seküler özgürlüklerin farklı anlamlara sahip olduğu Avrupa’da nasıl oldu da son yıllarda din kamusal alanda devletle birlikte var olmaya başladı?
Fransız modernleşme anlayışında dinin devletle yaşadığı gerilimli ilişkiler nasıl bir seyir izledi ve bugün nereye varmış durumdadır?
Hıristiyan dünyanın en dindar toplamlarının başında gelen Amerika’da dini özgürlüklerle seküler özgürlüklerin el ele gidişini sağlayan kültürel ve siyasal dinamikler nelerdir?
Dinle devlet arasındaki ilişki Osmanlı ve Cumhuriyet Türkiye’sinde nasıl bir resim ortaya koyuyor; bu bağlamda dünden bugüne değişen bir şey var mı? Modern Dünyada Din ve Devlet, tüm bu sorulara cevap vermek üzere Prof. Ömer Çaha tarafından ortaya konan ufuk açıcı bir çalışma.
Kitapta yer alan çalışmalar, ana hatlarıyla devlete ilişkin farklı yaklaşımların yanı sıra, farklı modernleşme anlayışlarını ve bunun sonuçlarını da analiz etmektedir. Kitabın birinci bölümünde mo-dernleşme, ulus devlet ve modernleşme sürecinin olgun bir aşaması olan küresel dönemde dinle devlet arasındaki ilişki üzerinde durulmaktadır. İkinci bölümde, devletin oluşmasına, meşruiyet kaynağına, toplumla ilişki biçimine ilişkin farklı yaklaşımların yanı sıra, ideolojik devletle hukuk devleti kavramları ayrıntılı biçimde ele alınmaktadır. Üçüncü bölümde Amerika’da din-devlet ilişkisi incelenmektedir. Amerikan modeli, çalışmada, seküler özgürlüklerle dinî özgürlükleri bir arada tutan “özgün” bir modernleşme örneği olarak ele alınmaktadır. İlgili bölümde ayrıntılı biçimde görüleceği gibi, burada modernleşme, hem de dindarlık değerinin yükselmesine hizmet etmektedir. Dördüncü bölümde Amerikan modernleşmesinin tam tersi bir modernleşme karakterine sahip olan Fransa’da din-devlet ilişkisi tartışmaya açılmaktadır. Fransız modernleşmesinde özgürlükle dindarlık zıt ve karşıt değerler olarak algılana gelmiştir. Bu anlayışa göre toplum modernleştikçe rasyonelleşmektedir; bu da dindarlık değerini aşağıya doğru çek-mektedir.
Son iki bölümde, Türkiye’nin iki yüz yıllık süre içinde sürdür-düğü siyasal modernleşme çabası ve bu süreçte din devlet ilişkisi-nin seyri irdelenmektedir. Özellikle “Türkiye’de İslâm ve Siyaset” başlıklı son bölümde Türkiye’de de Amerika’ya benzer bir sürecin gelişmekte olduğunun altı çizilmektedir. Türkiye, son yirmi otuz yılda modernleşme yönünde önemli adımlar atmıştır. Etrafındaki barikatları kaldırmak suretiyle, bir yandan giderek dünyayla bü-tünleşmekte, bir yandan da Avrupa Birliğiyle müzakere sürecini başlatmış bulunmaktadır. Türkiye’deki modernleşme sürecinin başarılı bir sonucu olarak ekonomi ve siyaset daha fazla rasyonel-leşmekte, piyasa dinamikleri daha fazla gelişmekte, toplumun değişik katmanları üzerindeki devlet kontrolü giderek hafiflemekte, bireyci kültür kalıpları yaygınlaşmakta, kadın erkek ilişkisi konusunda ciddi değişimler gözlenmektedir. Kısaca, sekülerizmin ifade ettiği dünyevileşme süreci Türkiye’de sosyolojik, siyasal, kültürel ve ekonomik ayaklarıyla yaygınlaşmaktadır. Bir yandan böyle bir süreç gelişirken, öte yandan da dikkate değer bir dindar-laşma eğilimi Türk toplumunda giderek yükselmektedir. Kısaca, Türkiye, son yirmi otuz yılda sekülerleşme ile dindarlaşmayı bir arada götürmeyi başaran, Amerikan tarzı “özgün” bir modernleşme modelini ortaya koymaktadır. Kitapta yer alan iki çalışma, bu süreci irdelemeye çalışmaktadır.
Prof. Çaha, bu kitabı hazırlarken Amerika’da ve Fransa’da sahaya indi; çok sayıda aydınla, akademisyenle, yöneticiyle, sivil toplum temsilcisiyle yüz yüze derinlemesine mülakatlar yaptı; böylece dinle devlet arasındaki ilişkinin farklı paradigmalarını ve suretlerini ortaya koydu.
Kısaca, Ömer Çaha, dinle devlet arasındaki ilişkinin “bitmeyen bir beraberlik” üzerinden nasıl devam edip gittiğinin resmini çarpıcı biçimde önümüze seriyor.