Adolf Behne’nin 1926 yılında yayımladığı, modernist mimarlık yazının öncü çalışmaları arasında yer alan Modern İşlevsel Yapı, Arketon Yayınları’nın son kitabı olarak raflardaki yerini aldı. Mimarlık yazınının temel klasiklerinden biri olan Modern İşlevsel Yapı, özgün görselleri, özenli çevirisi ve nitelikli basımıyla Türkçe mimarlık kitaplığına önemli bir katkı oluşturuyor. Aykut Köksal’ın yayın yönetmenliği ve editörlüğünde hazırlanan kitabın çevirisini Hüseyin Tüzün, metin ön okumasını Erdem Ceylan gerçekleştirdi.
Adolf Behne, kitaba yaz
Tükendi
Gelince Haber VerAdolf Behne’nin 1926 yılında yayımladığı, modernist mimarlık yazının öncü çalışmaları arasında yer alan Modern İşlevsel Yapı, Arketon Yayınları’nın son kitabı olarak raflardaki yerini aldı. Mimarlık yazınının temel klasiklerinden biri olan Modern İşlevsel Yapı, özgün görselleri, özenli çevirisi ve nitelikli basımıyla Türkçe mimarlık kitaplığına önemli bir katkı oluşturuyor. Aykut Köksal’ın yayın yönetmenliği ve editörlüğünde hazırlanan kitabın çevirisini Hüseyin Tüzün, metin ön okumasını Erdem Ceylan gerçekleştirdi.
Adolf Behne, kitaba yazdığı önsözde şöyle diyor : «Avrupa mimarlık tarihinin son yüzyılları için, biçim ile işlev arasında bir dengenin varlığından söz edilemez. Üstün olan biçimdi ve ev biçime karşın işlevsel kalabildiği, yani biçim işlevi tamamen ortadan kaldırmadığı sürece bu, işlev için pekâlâ yeterliydi. Herhalde bir şekilde insanın ilgisini çeken, bir çitten ya da bir sundurmadan fazlası olan yapı, biçim olarak yapıydı: bir sanatçının emeğiyle ortaya koyduğu yapı. Onun amaca uygunluğu tamamen ikincildi. Bunun yanında işlevsel yapılar da vardı tabii; çit, sundurma, kütükten yapılmış ev, ahır: Bunlar da herhangi birinin emeği. Biçim ve işlev birbirinden ayrı olmakta direndiğinden, biçimsel yapıyla işlevsel yapı da birbirinin çok uzağındaydı. Oysa uygulamada, varsayıldığı gibi, işlevsel yapının biçime yabancılığı estetik olarak hiç de o kadar kötü değildi, biçimsel yapının da özellikle basit işlevsel yapıya olan üstünlüğünün hiç de beklendiği kadar hayranlık uyandırıcı olmadığı görüldü. Sağduyulu, modern insanların zamanın biçimsel yapılarına hor gözle baktığı, ama demir köprüler, vinçler, makinelerin bulunduğu büyük mekânlar gibi işlevsel yapıları severek izledikleri deneyimle doğrulandı.
Peki bu nasıl mümkün oldu? Estetik duygu bir devrim geçirdi. Daha doksanlı yıllarda her gereksiz biçim fazlalığına bir görevmiş gibi hayranlık duyulur ve sanat neredeyse bezeme ile bir tutulurken, yüzyıl dönümünde aydınlık, az ve öz, açık seçik olana duyulan coşku bu cepheyi utkuyla yarıp geçti ve gözleri işlevselin güzelliğine açtı.
Bu kitapta, esas olarak belli bir yapılar grubunun tanımlanmasıyla yerleşmiş olan eski işlevsel yapı kavramını izleyeceğiz, ama aynı zamanda burada diğer görev çevrelerindekinden daha güçlü olarak sözünü geçiren mimarlığın yapıyı nasıl yeniden belirlediğini göstereceğiz.»