Bizi kuşatan dış dünyada, kimi zaman uğultusu zelzele hâlinde içimize yayılan büyük kırılmalar olur. Zemin, zamanın içinde hâtıralarımıza yayılarak söz alır. Bu aralıkta şair de kendi kabuğunu kırar; yükselir molozların, hasar almış heveslerin arasından, yükselir ölümü bir ayna gibi taşıyan kentin hâfızasından. İnsan, içine baktıkça geçilmiş zamana yaklaşır yeniden. Dışarıdan kabaran uğultuya karşı sözcüklerin kalbine dayar kulağını. Gördüklerini göstermek, duyduklarını duyurmak ister. Bu yolda diller, bu yolda dinler vakitsiz bir ağıt eşliğinde şiire dökülür.
Tükendi
Gelince Haber VerBizi kuşatan dış dünyada, kimi zaman uğultusu zelzele hâlinde içimize yayılan büyük kırılmalar olur. Zemin, zamanın içinde hâtıralarımıza yayılarak söz alır. Bu aralıkta şair de kendi kabuğunu kırar; yükselir molozların, hasar almış heveslerin arasından, yükselir ölümü bir ayna gibi taşıyan kentin hâfızasından. İnsan, içine baktıkça geçilmiş zamana yaklaşır yeniden. Dışarıdan kabaran uğultuya karşı sözcüklerin kalbine dayar kulağını. Gördüklerini göstermek, duyduklarını duyurmak ister. Bu yolda diller, bu yolda dinler vakitsiz bir ağıt eşliğinde şiire dökülür.
Güler Kalem’in “Moloz Bebekler Taş Cesetler” kitabı, yanına kentin tarihsel, kültürel dokusunu alarak depremin geride bıraktığı -Asi Nehri’nin içini döktüğü- kederli bir coğrafya üzerinden cesurca söz alıyor. Nisyana karşı isyanı diri tutan, hayattan yana bir ses kalıyor bizde. “Unutmanın acı sularıyla yıkayın beni!”
Şeref Bilsel