Muhafazakârlık genellikle bir ideolojiden ziyade bir “eğilim”, “gelenek”, hatta anlık geliştirilen bir dizi tepki olduğu yönünde nitelendirilir ve bu nitelemeler, teorik düzeyde incelenmesi adına kimi şüpheler için de zemin hazırlamıştır. Önde gelen siyaset teorisyenlerinden Edmund Neill, Muhafazakârlık’ta bu görüşe meydan okumaktadır.
Neill muhafazakârlığın, “özgürlük” ya da “eşitlik” gibi değerler öne sürmek yerine, insan eylemlerini kısmen insan iradesi dışındaki güçlere bağlı olduğu yönünde kavramsallaştıran, politik/toplumsal dönüş
Tükendi
Gelince Haber VerMuhafazakârlık genellikle bir ideolojiden ziyade bir “eğilim”, “gelenek”, hatta anlık geliştirilen bir dizi tepki olduğu yönünde nitelendirilir ve bu nitelemeler, teorik düzeyde incelenmesi adına kimi şüpheler için de zemin hazırlamıştır. Önde gelen siyaset teorisyenlerinden Edmund Neill, Muhafazakârlık’ta bu görüşe meydan okumaktadır.
Neill muhafazakârlığın, “özgürlük” ya da “eşitlik” gibi değerler öne sürmek yerine, insan eylemlerini kısmen insan iradesi dışındaki güçlere bağlı olduğu yönünde kavramsallaştıran, politik/toplumsal dönüşümün ihtiyatlı bir şekilde yönlendirilmesine öncelik veren bir ideoloji olarak tanımlanmasının daha doğru olduğunu savunmaktadır. Fransız Devrimi`nden günümüze muhafazakâr düşüncenin evriminin haritasını çıkaran yazar, muhafazakârların on dokuzuncu ve yirminci yüzyıllar boyunca geleneksel düzenler içindeki bozulmalara nasıl tepki verdiklerini incelemektedir. İngiltere, Fransa ve ABD’den örneklere yoğunlaşan Neill, çağdaş popülizmin muhafazakârlık için yarattığı zorluklar (ve sunduğu fırsatlar) üzerine kimi düşüncelerle de kitabını sonlandırmaktadır. Konu üzerine sağladığı genel bakıştan hareketle, kitabın siyaset teorisi ve siyaset felsefesi alanında çalışan, özellikle de ideolojilere ve muhafazakârlığa ilgi duyan tüm öğrenci ve akademisyenler için bir başucu kitabı niteliği kazanacağına şüphe yoktur.