Yol cümleden uludur çünkü yol uzun, meşakkatli ve incedir. Lâl-ü gevherdir yapısı, kıldan incedir köprüsü. Yola girmek; riyadan ve her türlü kötülükten arınıp Ulu Pirlerin divanında özünü dara çekip manevi âlemde, anadan üryan, Hak ile hak olmaktır. Yola girmek; yaşamak, sevmek ve paylaşmaktır.
Yol erkânı; Ulu Pirler, "Gönül kalsın, yol kalmasın.* derler. Keramet sahibi Ulu Pir, Munzur Baba… Yaşlanıp Hakk’a yürüdüğü ne görülmüş ne de duyulmuştur. Dağların en Yücesinde sırra ermiş, bir çeşit katre-i mateme bürünmüştür. Yüz yıllar boyu insanlar gelip o Yüce dağların etrafında birbirine kenetlenmiştir. Munzur Baba şahittir, o Yüce dağların kişilik bulduğu coğrafyaya. Geçit vermeyen sarp kayaların tepesinde öyle heybetli, meydan okur
Tükendi
Gelince Haber VerYol cümleden uludur çünkü yol uzun, meşakkatli ve incedir. Lâl-ü gevherdir yapısı, kıldan incedir köprüsü. Yola girmek; riyadan ve her türlü kötülükten arınıp Ulu Pirlerin divanında özünü dara çekip manevi âlemde, anadan üryan, Hak ile hak olmaktır. Yola girmek; yaşamak, sevmek ve paylaşmaktır.
Yol erkânı; Ulu Pirler, "Gönül kalsın, yol kalmasın.* derler. Keramet sahibi Ulu Pir, Munzur Baba… Yaşlanıp Hakk’a yürüdüğü ne görülmüş ne de duyulmuştur. Dağların en Yücesinde sırra ermiş, bir çeşit katre-i mateme bürünmüştür. Yüz yıllar boyu insanlar gelip o Yüce dağların etrafında birbirine kenetlenmiştir. Munzur Baba şahittir, o Yüce dağların kişilik bulduğu coğrafyaya. Geçit vermeyen sarp kayaların tepesinde öyle heybetli, meydan okurcasına bir şahin gibi durur sahiplenirmiş yurdunu…
Munzur Baba’nın yapılı herhangi bir türbesi yok. O Yüce dağların tepesinde bir yerde yığılı taşların bulunduğu bir alanda, sır olduğu rivayet olunur. Bu yerin etrafında üçler, beşler, yediler, kırklar aşkına semah dönülür ve Hakk’a niyaz edilir.
Bir zamanlar bu Alaca dağların zirvesinde karaca sürüleri, ceylanlar, dağ keçileri gezermiş. Kınalı kekliklerin yuva yaptığı ağaçların zirvesi, korunaklı ve ulaşılmazmış. Vadilerinde, dere yataklarında, çetin kayalıklarında, dik yamaçlarında geyik sürüleri dolaşırmış. Henüz insan çığlıklarının yankılanmadığı, umutların yağmalanmadığı ve ölüm kokusunun yayılmadığı çağlarda…