Musikîye Dair, Sanat Dair’in 1939’da yayınlanan ikinci cildinde yer alan müzikle ilgili yazıları müstakil olarak bir araya getiriyor. Musikî ile ilgili olarak “Bir İhtar” başlığı altında ifade edilen ve Sanata Dair’de yer almayan, Halid Ziya’nın İhtiyar Dost kitabındaki Bir Lahika ve Eskinin Yeri başlıklı yazılar da bu çalışmaya dahil edilmiştir. Gelin musikîyi bir de Halid Ziya’dan okuyalım:
“Şark ve Garp musikîsi ne demektir?
Her şeyden evvel bu sualin cevabını vermek lâzımdır ki yürütülecek muhakeme silsilesinde eğri yollara sapm
Tükendi
Gelince Haber VerMusikîye Dair, Sanat Dair’in 1939’da yayınlanan ikinci cildinde yer alan müzikle ilgili yazıları müstakil olarak bir araya getiriyor. Musikî ile ilgili olarak “Bir İhtar” başlığı altında ifade edilen ve Sanata Dair’de yer almayan, Halid Ziya’nın İhtiyar Dost kitabındaki Bir Lahika ve Eskinin Yeri başlıklı yazılar da bu çalışmaya dahil edilmiştir. Gelin musikîyi bir de Halid Ziya’dan okuyalım:
“Şark ve Garp musikîsi ne demektir?
Her şeyden evvel bu sualin cevabını vermek lâzımdır ki yürütülecek muhakeme silsilesinde eğri yollara sapmak tehlikesinden sakınılabilsin.
Şark ve Garp musikîsi diye iki umumî kısma ayrılan musikî yoktur. Tek bir musikî vardır ki ona bir itiyadın hatasıyla Garp musikîsi diyoruz. Sonra Şark’ta Türklerden, İslavlardan, Araplar ve İranîlerden, Suriye’yi, Irak, Mısır’ı geçerek Çin’e, Japonya’ya, Küba’ya, Malezya adalarına kadar uzanan ve her yerde başka başka hususiyetler gösteren musikîler, beri tarafta da Akdeniz havzasından başlayarak İtalya’nın, İspanya’nın muhtelif kıyılarını, Normandiya ve Britanya’yı, İskandinavya’yı dolaşa dolaşa her mıntıkada başkalıklar gösteren musikîler vardır.
Şu halde musikîyi ayırt edebilmek için bir tasnif lazımsa şöyle demeye mecburiyet vardır ki asırlardan beri üstatların elinde tekâmül eden bütün dünyada kabule dilmiş, teknik itibariyle bütün medeniyette kanun olarak tanınmış bir musikî bir hendese, bir he’yet, bir tabâbet olduğu gibi tek bir musikî vardır. Bir musikî ki bizde aklın kabul edemeyeceği bir inatla, bir taassupla dâima Türk musikîsinin hasmı olarak reddedilmiştir.
Bizde Türk musikîsi diye asıl musikînin karşısında durmaya çalışan musikî hakikaten Türk musikîsi midir? Türk musikîsi bu mudur? Bunu İstanbul’da mı aramak lâzımdır? Asıl tashih olunacak sakat buradadır. İşte parmağını bu sakat noktaya basmak icap eder.”