Hepimiz doğuştan bir özle geliriz dünyaya. Temiz ve saf bir öz. Buna `gerçek benlik` de diyebiliriz. Biz çocukken ortada sadece gerçek benliğimiz vardır. Benliğimizin ve özümüzün etkisi ile bir başka çocukla hemen arkadaş olabiliriz. Arkadaşlarımıza küssek de onlarla hemen geri barışabiliriz. İçimizde kin biriktirmeyiz. Küçük şeylerle mutlu olabiliriz...
İşte çocukluğumuzdaki bu benliğimizi zaman içinde başka bir benlik yani `kişilik` sarmaya başlar. Kişiliğin ortaya çıkma nedeni ise özü korumaktır aslında. Çünkü herkese karşı güven içinde ve saf olan öz, fiziki dünyada ayakta kalmak zorundadır. Her zaman içinden geldiği gibi davranamaz. Herkese güvenemez. Özü fiziksel dünyadan gelecek zararlara karşı korumak amacıyla gerçek benliğ
Tükendi
Gelince Haber VerHepimiz doğuştan bir özle geliriz dünyaya. Temiz ve saf bir öz. Buna `gerçek benlik` de diyebiliriz. Biz çocukken ortada sadece gerçek benliğimiz vardır. Benliğimizin ve özümüzün etkisi ile bir başka çocukla hemen arkadaş olabiliriz. Arkadaşlarımıza küssek de onlarla hemen geri barışabiliriz. İçimizde kin biriktirmeyiz. Küçük şeylerle mutlu olabiliriz...
İşte çocukluğumuzdaki bu benliğimizi zaman içinde başka bir benlik yani `kişilik` sarmaya başlar. Kişiliğin ortaya çıkma nedeni ise özü korumaktır aslında. Çünkü herkese karşı güven içinde ve saf olan öz, fiziki dünyada ayakta kalmak zorundadır. Her zaman içinden geldiği gibi davranamaz. Herkese güvenemez. Özü fiziksel dünyadan gelecek zararlara karşı korumak amacıyla gerçek benliğimizin üzerine bir benlik daha inşa ederiz. Bu benliğe maske de diyebiliriz. Yani kişilik bir nevi özümüzü kapatan bir maskedir. İdeal olan nedir biliyor musunuz? Kişilik ve özün paralel gelişmesidir! Ne var ki, bu ikinci benlik o kadar çok öne çıkar ki, insan zaman içinde özünü unutur ve ondan uzaklaşır. Toplumun beklediği tarzda hareket ederken kendisi olamaz. Gündelik olayların akışına kendini kaptırırken ve gündemi takip ederken derine inemez!
Sonuçta bugün hepimizin ortak şikâyeti olan `mutsuzluk` boşluğu kaplar içimizi! Ya yıllarca arzulayıp bizi mutlu edeceğine inandığımız şeyleri elde ettikten sonra mutlu değilizdir ya da elimizde olmayan ve bizi mutlu edeceğine inandığımız şeylere ulaşmak için bugünü yaşamaktan vazgeçerek canla başla `nefes` almadan `daha fazlası` için çalıştığımız için...
Bu kitabı okuyunca, insan olarak bunca zaman kendinize yaptığınız haksızlığı anlayacaksınız ve şükrederek derin bir nefes alacaksınız. Gözlerinizdeki ışık tekrar parlayacak, hayata bakış açınız olumlu yönde değişecek, kalbiniz ısınacak, ruhunuz rahatlayacak. Evet, `mutlu` olacaksınız!
Pedagoji Derneği Başkanı olan Uzman Pedagog Mehmet Teber, kadim kültürümüzün kaynakları ile modern psikolojinin verilerini harmanlayarak mutluluğa dair farklı bir bakış açısı yakalamış. Didaktik bir dille değil, öykülerle mutluluğa götürüyor bizleri.