Sünnetin Kur’ân’ı beyan etme işlevi sözlü sünnetle gerçekleştiği gibi, fiilî sünnetle de gerçekleşmektedir. Nebevî fiiller aklî veya vaz‘î yollarla değil, şer‘î yöntemlerle teklifî hükümlere delâlet etmektedir. Her bir nebevî fiil vücûb, nedb ve ibâha hükümlerine delâlet etme ihtimalini taşımaktadır. Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından yapılan fiiller onun sahip olduğu farklı sıfatlardan kaynaklanmakta ve farklı hükümlere konu olmaktadır. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) bir insan, bir nebî/resûl, bir kâdı, bir komutan, bir yönetici, bir devlet başkanı vb. sıfatlarla yaptığı fiiller, toplumun farklı katmanlarına hitap etmekte ve farklı özellikleri taşımaktadır. Nebevî fiillerden birini örnek almak, bu fiilin hangi nebevî sıfattan kaynaklandığını
Tükendi
Gelince Haber VerSünnetin Kur’ân’ı beyan etme işlevi sözlü sünnetle gerçekleştiği gibi, fiilî sünnetle de gerçekleşmektedir. Nebevî fiiller aklî veya vaz‘î yollarla değil, şer‘î yöntemlerle teklifî hükümlere delâlet etmektedir. Her bir nebevî fiil vücûb, nedb ve ibâha hükümlerine delâlet etme ihtimalini taşımaktadır. Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından yapılan fiiller onun sahip olduğu farklı sıfatlardan kaynaklanmakta ve farklı hükümlere konu olmaktadır. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) bir insan, bir nebî/resûl, bir kâdı, bir komutan, bir yönetici, bir devlet başkanı vb. sıfatlarla yaptığı fiiller, toplumun farklı katmanlarına hitap etmekte ve farklı özellikleri taşımaktadır. Nebevî fiillerden birini örnek almak, bu fiilin hangi nebevî sıfattan kaynaklandığını bilmek ve bu sıfatla o fiili yapmakla mümkündür. Aynı şey, nebevî sözler için de geçerlidir.
Usûlcüler nebevî fiillerin delâleti konusunda farklı düşündükleri gibi nebevî terklerin delâleti hususunda da farklı düşünmektedirler. Bazı usûlcüler nebevî terklerin haram veya mekruh hükmüne delâlet ettiğini söylemektedir. Usûlcülerin kahir ekseriyeti ise nebevî terklerin karineden bağımsız olarak ibâha hükmü dışında herhangi bir hükme delâlet etmediğini savunmaktadır. Nebevî terklerin hücciyeti konusunda usûlcüler arasında meydana gelen ihtilaf, bid‘at kavramına yüklenen anlamda da kendini göstermektedir. Nebevî terki, hüccet olarak kabul edenler, Hz. Peygamber (s.a.v.) ve ashâbı tarafından yapılmayan/terk edilen bütün hususları bid‘at kapsamına dâhil etmektedirler. Nebevî terkleri delil olarak görmeyenler ise bunun yerine, bir şeyin nassların kapsamına girip girmediğini ve İslâm’ın temel hedeflerine uygun olup olmadığını bid‘atın ölçütü olarak kabul etmektedirler.
Elinizdeki bu kitap, Müslümanca yaşamamızın alternatifsiz örnekliğini sunan ve bunun yolunu beyan eden Hz. Peygamber’in (s.a.v.) fiil ve terklerini fıkıh usulü perspektifinden ele almaktadır.