Hiç düşündünüz mü, eğer Köy Enstitüleri kapatılmamış, ama çoğalıp gelişmelerine olanak tanınmış olsaydı Türkiye bugün nasıl bir ülke olurdu? Kuşkusuz, bunu düşlemiş olanlarınız vardır. Ama 60 yıllık bir zaman dilimi içinde somut gerçeklere dayanarak, rakamları konuşturarak, değişen ve gelişen devletlerarası ilişkileri göz önüne alarak, dahası kimi gerçek kişilerin yaşamlarını ve gerçek olayları değerlendirerek Köy Enstitülü bir toplumsal, ekonomik ve siyasal yaşamın bugün Türkiye’yi nereye taşımış olacağını hiç düşlediniz mi? Ya da Köy Enstitülü bir toplumda ülkemiz
Tükendi
Gelince Haber VerHiç düşündünüz mü, eğer Köy Enstitüleri kapatılmamış, ama çoğalıp gelişmelerine olanak tanınmış olsaydı Türkiye bugün nasıl bir ülke olurdu? Kuşkusuz, bunu düşlemiş olanlarınız vardır. Ama 60 yıllık bir zaman dilimi içinde somut gerçeklere dayanarak, rakamları konuşturarak, değişen ve gelişen devletlerarası ilişkileri göz önüne alarak, dahası kimi gerçek kişilerin yaşamlarını ve gerçek olayları değerlendirerek Köy Enstitülü bir toplumsal, ekonomik ve siyasal yaşamın bugün Türkiye’yi nereye taşımış olacağını hiç düşlediniz mi? Ya da Köy Enstitülü bir toplumda ülkemizin yer altı ve yerüstü zenginliklerinin, denizlerinin, ırmaklarının, eriyen karlarının, pazar artıklarının, çalı çırpının nasıl değerlendirilecek olduğunu usunuzdan hiç geçirdiniz mi? İşte, Hüseyin G. Öklem, sizi 1950 yılından başlayarak, gerçekte yaşanması gereken ama yaşanamamış bir geleceğe zaman yolculuğuna çıkarıyor bu kitapta. Buna bir ‘utopya’ da diyebilirsiniz belki. Ne var ki, okuyacaklarınız bir düş değil, olaylar ve gelişmeler düşsel bir ülkede de geçmiyor, üzerinde yaşadığımız bu topraklarda yaşanıyor. ‘Olayazdı’ bizlerden koparılmış, gasp edilmiş geçmişimizdir, geleceğimizdir. Somut gerçeklerin ussal uzantılarıdır.