“Tu¨m bunlar, gelis¸mis¸ toplumlarda o¨lu¨mu¨n ve o¨lmenin, yas¸ayanların ufkundan o¨nceki zamanlarda oldugˆundan daha fazla c¸ıkarılıp normal hayatın perde arkasına su¨rgu¨n edilme- sine katkıda bulunuyor. Hic¸bir zaman insanlar, gu¨nu¨mu¨z gelis¸mis¸ toplumlarındaki gibi bo¨yle sessiz ve hijyenik o¨lmedi- ler ve yalnızlıgˆı bu kadar tes¸vik eden toplumsal kos¸ullarda yas¸amadılar.” Norbert Elias, bu ku¨c¸u¨k kitabında bas¸yapıtı Uygarlık Su¨reci’nin izini su¨ru¨yor aslında. Uygarlık su¨recinin o¨zgu¨l ve zorlu, sogˆuk bir yu¨zu¨ne, o¨lme deneyimine egˆiliyor. Elias, o¨lu¨mu¨n toplumsal tarihinin bir klasigˆini, Philippe Arie`s’i eles¸tiriyor o¨ncelikle. Onun, “gec¸mis¸ zamanlar
Tükendi
Gelince Haber Ver“Tüm bunlar, gelişmiş toplumlarda ölümün ve ölmenin, yaşayanların ufkundan önceki zamanlarda olduğundan daha fazla çıkarılıp normal hayatın perde arkasına sürgün edilme- sine katkıda bulunuyor. Hiçbir zaman insanlar, günümüz gelişmiş toplumlarındaki gibi böyle sessiz ve hijyenik ölmedi- ler ve yalnızlığı bu kadar teşvik eden toplumsal koşullarda yaşamadılar.” Norbert Elias, bu küçük kitabında başyapıtı Uygarlık Süreci’nin izini sürüyor aslında. Uygarlık sürecinin özgül ve zorlu, soğuk bir yüzüne, ölme deneyimine eğiliyor. Elias, ölümün toplumsal tarihinin bir klasiğini, Philippe Ariès’i eleştiriyor öncelikle. Onun, “geçmiş zamanlarda insanların huzur ve sükûnetle
öldükleri” varsayımını sorguluyor. Elias’a göre modernleşme ve uygarlaşma sürecinin ıstırapları azaltmada ve ömrü uzatmada kat ettiği mesafeyi küçümsememek gerek. Ancak, Ölmekte Olanların Yalnızlığı Üzerine kitabı, modern zamanlarda ölmenin “sorunlarıyla” yüzleşmekten de geri durmuyor, tam tersine, buna yoğunlaşıyor. Ölmenin toplumsal yaşamdan “alabildiğine tecrit edilmesinin” ve “gözlerden saklanmasının” sorunları üzerinde duruyor. Ölmenin bir insan hali, bir deneyim olduğunu hatırlatan bir eser.