Çalışmamız, bahsedilen Yunus’u anlama eksikliğini kapatma iddiasında değildir. Fakat onun kendine, evrene bakışındaki orijinalliği bir nebze olsun gösterme niyetindedir. Türkçe denince akla ilk gelenin Yunus olması boşuna değildir. Onun toprağa yerli duyuş pınarlığı, yaşadıklarına karşı zihnini harekete geçirme isteği düşüncelerini, duyuşlarını, deyişlerine nasıl ektiğini göstererek duyuş ve deyiş kıtlığındaki yaşadığımız dönem insanına “sen de düşün”, sen de söyle”, “sen de yap” teklifidir adeta. İster türkü ile ister resim. İster öykü ile ister felsefe. Yeter ki sen düşün ve bittabi sen söyle. Sen sor
Tükendi
Gelince Haber VerÇalışmamız, bahsedilen Yunus’u anlama eksikliğini kapatma iddiasında değildir. Fakat onun kendine, evrene bakışındaki orijinalliği bir nebze olsun gösterme niyetindedir. Türkçe denince akla ilk gelenin Yunus olması boşuna değildir. Onun toprağa yerli duyuş pınarlığı, yaşadıklarına karşı zihnini harekete geçirme isteği düşüncelerini, duyuşlarını, deyişlerine nasıl ektiğini göstererek duyuş ve deyiş kıtlığındaki yaşadığımız dönem insanına “sen de düşün”, sen de söyle”, “sen de yap” teklifidir adeta. İster türkü ile ister resim. İster öykü ile ister felsefe. Yeter ki sen düşün ve bittabi sen söyle. Sen sor. Önce kendine sor. Yol sürüp gidiyor. Çok yol az varış olsa da kendin çık kendi yoluna. Bu yolculukta hakikatin dünyalığa feda edilmeyeceğini anla…
Kuyunun dibindeki göğü bir karış sanırmış. Okuyucunun çalışmamızdaki eksiklikleri Yunus’a değil bu görüş darlığı nedeniyle bana vermesi istirhamı ile.
Dr. Orhan BASAT