Değerli Dostlarım, öyle bir konuya parmak basmışım ki, bilgi denizinde yüzüyorum. Sizlere anlatmaya çalıştıkça kendim de Süt Yolu olarak bilinen Samanyolu’nun o muhteşem cazibesine kapılıp hayaller kuruyorum. Aşk tanrıçası Helen ile Samanyolu’nda kol kola gezinti yaparken, bu aşka şahit olan yıldızlar göz kırpıp sanki yolumuza güller serpiştiriyor, rengarenk aşk yolumuz sanki Cennet bahçesine giden bir yolmuş gibi hayal kuruyorum. Bir yol gözüküyor sonsuza giden, bu yol Güneş’in rengarenk ışıklarıyla aydınlatılmış. Sonunda bir ses işitiyorum, bu ses kulakların duymak isteyip de duymadığı bir ses, sanki kulakları okşayan, beyni rahatsız etmeyen
Tükendi
Gelince Haber VerDeğerli Dostlarım, öyle bir konuya parmak basmışım ki, bilgi denizinde yüzüyorum. Sizlere anlatmaya çalıştıkça kendim de Süt Yolu olarak bilinen Samanyolu’nun o muhteşem cazibesine kapılıp hayaller kuruyorum. Aşk tanrıçası Helen ile Samanyolu’nda kol kola gezinti yaparken, bu aşka şahit olan yıldızlar göz kırpıp sanki yolumuza güller serpiştiriyor, rengarenk aşk yolumuz sanki Cennet bahçesine giden bir yolmuş gibi hayal kuruyorum. Bir yol gözüküyor sonsuza giden, bu yol Güneş’in rengarenk ışıklarıyla aydınlatılmış. Sonunda bir ses işitiyorum, bu ses kulakların duymak isteyip de duymadığı bir ses, sanki kulakları okşayan, beyni rahatsız etmeyen bir ses: “Gel, kim olursan ol gel, benim sevgi denizim sonsuzdur. Bu sevgi denizine sevgi ve aşk seli ile gel, bu sevgi denizinde yüzme bilmene gerek yok. Yalnız sevmesini bileceksin, âşık olacaksın. Nefretle kimseye bakmayacak, kötülüklerden uzak durup kötü, düşmanca düşünceye bile sahip olmayacaksın, çünkü burası sevgi denizi. Burada hiç bir kötülüğün yeri yok.”
Bir anda o ses bir nehir oluşturuyor, bu nehirde bir sandal var. Sandal çiçeklerle süslenmiş. Bu sandalın içinde buluyoruz kendimizi. Kulağa hoş gelen bir müzikle, rahatsız etmeden yavaş yavaş nehrin akışına göre ilerliyor sandal. Geceyle gündüzün arası, Ay ışığıyla Güneş ışığının karıştığı ve birleşip yakamozlar oluşturduğu nehirde, yakamozların gösterdiği yönde ilerleyip sonunda Sevgi Denizi’ne yetişiyoruz. Yine o kulağa hoş gelen sesin “Hoş geldiniz” demesiyle gökyüzünde uçuşan ışık böcekleri bir kalp içinde S. Ve A. harfleri oluşturup aşkımızı simgeliyor. Sanalda sandalla dolaşırken Leyla ile Mecnun’u, Kerem ile Aslı’yı, Arzu ile Kamber’i, Ferhat ile Şirin’i, Julia ile Sezar’ı, Yusuf ile Züleyha’yı, ve dünya genelinde bulunan âşıkları; Paris ve Helen Yunanistan, Kleopatra ve Marcus Antonius Mısır, Juan ve Evita Peron Arjantin, Napolyon ve Josephine İtalya, Grace Kelly ve Prens Rainier Monaco, Tristan ve İsolde İrlanda, John Lennon ve Yoko Ono İngiltere… olmak üzere hepsini görüp selamlaşıyoruz, ve bir anda Kazanova’yı görüyoruz, çapkınlık peşinde ve hemen geri gönderiliyor, “Burası âşıklar ve sevgi denizi, sizin burada yeriniz yok” deniliyor. Erkek aşıklar bir oh çekiyor. Ve sonra aşk Tanrısı EROS gözüküyor, aşklar tazeleniyor.
Dostlarım, biliyorum, hayal dünyasında bir gezinti yaptığımın farkındayım. İstiyorum ki böyle bir dünya yaratılsın, kötülüklerin olmadığı, aşk ve sevgi kanunlarının geçerli olduğu bir dünya, bu dünya sevgi ve aşk deniziyle oluşsa, aşka, sevgiye ihanet edenler bu denizde boğulup yok olsa. Kötü kalpler çıkartılıp, yerine aşk ve sevgi dolu bir kalp yerleştirilse ne kadar güzel olur.