Boşlukları başka insanlarla dolduruyordu Gizem.
Bense kitaplarla.
Leonardo da Vinci’nin yaşamını okuyordum. Kudurmuş bir halk yığını, alçıdan yaptığı Sforza heykelini parçaladığında, büyük usta, heykelin bulunduğu alanın gerilerinde bir yerde, öğrencileri arasında durarak yapılanlara, hiç ses çıkarmadan, hiçbir tepkide bulunmadan yalnızca bakmış. Öğrencileri de büyük üzüntü içinde olayı izlemişler.
Tutkuya ilişkin ne biliyoruz? Başkasının tutkusuna ne kadar tanıklık edebiliriz? Ne kadar tanıyabiliriz? Başkalarını anlama çabamız, kendi tutkumuzla onun tutkulu yaşamını benzetme girişimi midir? Bir tür kendimizi iyileştirme çabası...
En yakınımız, sonunda sözümüzü yönlendireceğimiz kişi bu özdeşliğin nesnesi midir?
Tükendi
Gelince Haber VerBoşlukları başka insanlarla dolduruyordu Gizem.
Bense kitaplarla.
Leonardo da Vinci’nin yaşamını okuyordum. Kudurmuş bir halk yığını, alçıdan yaptığı Sforza heykelini parçaladığında, büyük usta, heykelin bulunduğu alanın gerilerinde bir yerde, öğrencileri arasında durarak yapılanlara, hiç ses çıkarmadan, hiçbir tepkide bulunmadan yalnızca bakmış. Öğrencileri de büyük üzüntü içinde olayı izlemişler.
Tutkuya ilişkin ne biliyoruz? Başkasının tutkusuna ne kadar tanıklık edebiliriz? Ne kadar tanıyabiliriz? Başkalarını anlama çabamız, kendi tutkumuzla onun tutkulu yaşamını benzetme girişimi midir? Bir tür kendimizi iyileştirme çabası...
En yakınımız, sonunda sözümüzü yönlendireceğimiz kişi bu özdeşliğin nesnesi midir?
Onu Ben Öldürdüm Leonardo’da Deniz Kavukçuoğlu, insanın en gizemli yönüne bir kazıbilimci titizliğiyle eğiliyor. Delilikle tutkunun birbirine karışan yollarını ustalıkla çiziyor.