Bu çalışmanın benzerlerinden farkı Resulullah’ı (SAV) Sireti ve Sünneti ile günümüze taşıyarak O’nu güncelleştirmek ve O’nun mesajını günümüze taşıma sorumluluğunun hissettirilmeye çalışılması gayretidir. Zira Muhammed Aleyhisselam’ın (SAV) son elçi olması bunu gerektiriyor ki bu Müslüman olmanın temel vasfıdır. Evet! Resulullah’ın (SAV) Sünnet’ini bu açıdan, yani onunla yaşama sorumluluğu açısından incelemek ve davranışlarımızı, hayatımızı bu esasa dayandırmak zorundayız. Öyle ki olması gereken ideallerimiz O’nun idealleri, sevinç ve üzüntülerimiz O’nun sevinç ve &uum
Tükendi
Gelince Haber VerBu çalışmanın benzerlerinden farkı Resulullah’ı (SAV) Sireti ve Sünneti ile günümüze taşıyarak O’nu güncelleştirmek ve O’nun mesajını günümüze taşıma sorumluluğunun hissettirilmeye çalışılması gayretidir. Zira Muhammed Aleyhisselam’ın (SAV) son elçi olması bunu gerektiriyor ki bu Müslüman olmanın temel vasfıdır. Evet! Resulullah’ın (SAV) Sünnet’ini bu açıdan, yani onunla yaşama sorumluluğu açısından incelemek ve davranışlarımızı, hayatımızı bu esasa dayandırmak zorundayız. Öyle ki olması gereken ideallerimiz O’nun idealleri, sevinç ve üzüntülerimiz O’nun sevinç ve üzüntüleri korkularımız da O’nun korkuları haline gelebilsin. Yani O,fiziksel olarak aramızda olmasa bile fiili olarak aramızda, en önümüzde bulunabilsin… Ashabın baktığı gibi bakma gayretinde olanlar için, Resulullah’ın (SAV) Mekke’den Medine’ye Hicretinin anlamı, Allah’ın nusretine kavuşmak yani Risaletini tebliğe O’nun tatbiki ,korunması ve yayılması ile birlikte devam etmektir. Unutulmamalı ki İslam’ın süratle yayılıp âleme hâkim olmasının en etkili yolu Devlet eliyle tatbik edilip korunması ve cihanşümul olarak âleme taşınması olmuştur. Allah, elçi olarak seçip hazırladığı Muhammed (SAV) ile kendi cinslerinden bir insanı, içlerinde bir ömür yaşayarak dürüstlüğü konusunda hiçbir şüphenin olmadığı aşikâr bir insan olan Muhammed (SAV)’i öncelikle Arap kavmine göndermişti. Genel olarak O’nunla (SAV) tüm insanlara; baştan aşağı bir rahmet, tüm nimetlerinin dışında, hepsini tamamlayıcı bir nimet olarak İslam nimetini lütfetmiştir. O’nun yaşanması, toplum boyutuyla olmadıkça imkânsızdır. O’nun toplum boyutuyla yaşanması ise kendi ilkeleri içindeki bir yönetim yani devlet ile gerçekleşebilir. Otorite veya bugünkü anlamı ile sulta, hükümle birleşince yönetim oluşur. Sulta yani otorite ve hâkimiyet kavramları bilinçli olarak karıştırılmış, sonra bu karışıklık Ümmete yayılmış ve ikisi arasındaki farkın üzeri örtülmüştür. Her ideolojinin tatbik edilip hayattaki varlığını sürdürmesi muhakkak ki maddi güç anlamındaki otorite yani sultaya muhtaçtır. Sulta ile birleşen hüküm yani hayatla ilgili hal çareleri, cemiyeti karakterize eder. Bir bakıma sulta nötrdür. O,uyguladığı ideoloji veya dinle birlikte vasıf kazanır. Örneğin Kapitalizm için kullanıldığında onun hizmetkârı olurken İslam dininin tatbiki ve yayılması için kullanıldığında, onun boyası ile boyanan maddi bir güç olur. O,hayır ve adalet için kullanıldığı gibi zulmü yaymak ve hâkim kılmak için de bir vasıta olabilmektedir. Pozitif ilmin uygulama şekli olan teknoloji gibi o da, hayat görüşünden, yani hadaretten bir parça değildir.