Tarih boyunca insanlar; yönetimlerde söz sahibi olabilmek için egemen güçlere karşı mücadele vermiştir. İnsanlık var olduğu sürece de bu mücadele kesintisiz devam edecektir.
1215 yılında İngiliz kralı John ile büyük toprak sahibi soylular arasında, özellikle vergi kanunlarının; *birlikte verecekleri* kararlar doğrultusunda çıkarılmasına dair yapılan Magna Carta anlaşmasıyla, *Hukukun, kralın arzu ve isteklerinden daha üstün olduğu* resmen kabul edildi. Böylece İngiltere’de; yönetime daha çok insanın katılımı, yani *ortak aklın* devreye girmesinin yolu açılmış oldu. O tarihlerde küçük bir ada devleti olan İngiltere’nin, her biri büyük ve verimli topraklara, kıtalar arası sömürgelere sahip İspanya ve Fransa krallıklarını hızla sollay
Tükendi
Gelince Haber VerTarih boyunca insanlar; yönetimlerde söz sahibi olabilmek için egemen güçlere karşı mücadele vermiştir. İnsanlık var olduğu sürece de bu mücadele kesintisiz devam edecektir.
1215 yılında İngiliz kralı John ile büyük toprak sahibi soylular arasında, özellikle vergi kanunlarının; *birlikte verecekleri* kararlar doğrultusunda çıkarılmasına dair yapılan Magna Carta anlaşmasıyla, *Hukukun, kralın arzu ve isteklerinden daha üstün olduğu* resmen kabul edildi. Böylece İngiltere’de; yönetime daha çok insanın katılımı, yani *ortak aklın* devreye girmesinin yolu açılmış oldu. O tarihlerde küçük bir ada devleti olan İngiltere’nin, her biri büyük ve verimli topraklara, kıtalar arası sömürgelere sahip İspanya ve Fransa krallıklarını hızla sollayarak, üzerinde güneşin batmadığı bir imparatorluk haline gelmesinin sırrı, işte bu *ortak aklın* devreye girmesinde saklıdır.
Fransız İhtilali sonrası, Avrupa’da birer birer yıkılan krallıkların yerine kurulan parlamenter sistemler, Avrupa ülkelerinde de ortak akılın devreye girmesini, dolayısıyla zenginlik ve refah seviyesinin hızla artmasını sağladı.
Ülkemizde 1923’te kurulan Cumhuriyetin getirdiği demokratik kurumlarla, Türklerin *ortak aklı*da devreye girdi. İhtilallerin neden olduğu kesintilere rağmen Türkler ortak akıldan sapmadılar, demokrasiyi devam ettirmeyi başardılar.
Bu sayede, diğer İslam ülkeleri gibi petrol ve doğal gaz zenginliklerimiz olmamasına, Osmanlı’nın ağır borç yükü de üzerimizde kalmasına rağmen, tüm İslam ülkeleri arasında bir yıldız gibi parlamayı başardık.
Hal böyleyken; 6 Nisan 2017’de yapılan anayasa halk oylaması ile biz ne yaptık?
Devleti tüm kurumlarıyla, sınırsız ve denetimsiz olarak *tek adamın* aklına teslim etmeye karar verdik.
Burada önemli olan şu veya bu şahsın cumhurbaşkanı olması değildir. Önemli olan; böylesine üstün yetkilere sahip tek adamın, sistemin içinde nasıl denetleneceği ve durdurulacağıdır. 2017 anayasasında bunu sağlayacak fren ve denetleme sistemleri yoktur...
Koca bir devletin kaderi, tek bir kişinin aklına böylesine bırakılamaz. Bu tam bir akıl tutulması, tam bir geriye gidiştir. Gelecek kuşaklara bunun hesabını veremeyiz.