Türk Düşüncesi’ni anlamaya yönelik araştırma ve incelemelerde bugüne değin yokluğu hissedilen en önemli hususlardan birisi ve belki de en önemlisi, toplanan tarihsel verilerin ve bunları irtibatlandırmaya yönelik farazî görüşlerin genel bir kuramsal çerçeveye oturtulmamış olmasıydı; esasen, düşünce tarihinin bütün alanlarında [din tarihi, felsefe tarihi, ideoloji tarihi, bilim tarihi, edebiyat tarihi] kronolojik ve deskriptif bir yaklaşımla kahramanların hayatları ve eserleri tanıtılmış ve bazılarında zamansal ve mekânsal mukayeseler yoluyla tarihsel değerleri gösterilmeye çalışılmıştı; ancak, düşünsel akışı tamamen veya kısmen anlamayı ve açıklamayı mümkün kılacak kuramsal denemelerden umumiyetle uzak durulmuştu.
Bunun birçok sebe
Tükendi
Gelince Haber VerTürk Düşüncesi’ni anlamaya yönelik araştırma ve incelemelerde bugüne değin yokluğu hissedilen en önemli hususlardan birisi ve belki de en önemlisi, toplanan tarihsel verilerin ve bunları irtibatlandırmaya yönelik farazî görüşlerin genel bir kuramsal çerçeveye oturtulmamış olmasıydı; esasen, düşünce tarihinin bütün alanlarında [din tarihi, felsefe tarihi, ideoloji tarihi, bilim tarihi, edebiyat tarihi] kronolojik ve deskriptif bir yaklaşımla kahramanların hayatları ve eserleri tanıtılmış ve bazılarında zamansal ve mekânsal mukayeseler yoluyla tarihsel değerleri gösterilmeye çalışılmıştı; ancak, düşünsel akışı tamamen veya kısmen anlamayı ve açıklamayı mümkün kılacak kuramsal denemelerden umumiyetle uzak durulmuştu.
Bunun birçok sebebi bulunmaktadır; buna karşın epistemik açıdan bakıldığında en önemli sebep hiç şüphe yoktur ki açıklama girişimlerini meşru ve mümkün kılacak yeterli ampirik verinin toplanmamış olmasıydı; bu nedenle bu işlem sürdürülürken mevcut kuramsal boşluk, ekseriyetle ideolojik ve felsefî öğretilerle doldurulmaya çalışılmıştı.
Bugün için durum bir parça değişmiş görünmektedir; elbette henüz bütün veriler derlenmiş ve bütün bulgular saptanmış değildir; ancak kanaatime göre, kuramsal denemelere girişmek için gerekli olan hayatî eşik aşılmıştır. Bundan sonra öncelik verilmesi gereken faaliyet, artık betimlemek değil, ama açıklamaktır ve bunun yegâne koşulu ise, bugüne değin ortaya konmuş bilgi ve görüşlerden istifade ederek bilimsel bir kuram teşkil etmektir.
İşte elinizde tuttuğunuz Osmanlı Epistemesini Anlamak, Çatışma Kuramı adlı bu kitap, böyle bir gereksinimi vurgulamak ve Türk Düşüncesi’ni anlamaya ve açıklamaya yönelik çalışmalara rehberlik yapacak kuramsal bir deneme önermek maksadıyla kaleme alınmıştır.