Osmanlı imparatorluğunda devlet demek padişah, bazen de güçlü bir sadrazam demekti. Başa geçen 36 padişah ve bilinebilen 157 sadrazam (gelip tekrar gidenler dâhil 292 ) içinde bu yasalara itibar edenler olduğu gibi unutanlar ve ihmal edenler de olmuştur. Nitekim 150 Osmanlı hanedan mensubu, 40’dan fazla sadrazam ve üç şeyhülislam iktidar ve güç savaşını kaybederek idam edilmişlerdir. Temeli bu öğütlerle atılan imparatorluk üç kıtaya genişlemiş ancak zaman içinde her imparatorluklar gibi doğmuş, büyümüş ve çökmüştür. Padişahların pek çoğu kendi yaşadığı tarih ve zamanların icaplarına ve kendi huy ve tabiatlarına göre davranmış, yaşadığı döneme kendi damgalarını ve isimlerini vurmuşlardır. Ancak hepsinin döneminde yaşadıkları tahtın ve sarayın etrafında büyük ve ölümcül bir güç ve iktidar mücadelesi yaşanmış hatta bazen masum, bazen suçlu başlar havada uçuşmuştur. Kimisi oturduğu tahtın otoritesini, temsil ettiği imparatorluğun şan ve şerefini millet ve dünya karşısında kudret ve liyakatle korumak için kardeş fedası dâhil her türlü yola başvururken kimisi dâhilde adalet ve şefkat dağıtmış, kimisi de orduları perişan bir şekilde geriye çekilirken av sefalarında vakit geçirmiştir. Kimisi de arzu ve iradesinin karşısında hiçbir engel tanımamış en ağır manasıyla kanlı bir müstebit olmuştur. Bütün bu dönemler içinde padişaha, onun mahiyetine ve haremine hizmet edenleri bekleyen en önemli husus bir gün daha hayatta kalabilmekti. Çünkü divan toplantısına giren sadrazamlar dâhil hiç kimse hayatından emin olamadı. Asırlardır saraylarda hatta günümüzde bile efendiler ve onun çevresinde oynanan güç ve iktidar yasaları değişmemiştir.