“Osmanoflar, iki yüz seneye yakın mazileriyle Karnabad’ın bir tarafında bütün vakalara karşı canlı bir tarih gibi ayakta duruyorlardı ve bizim için her şeyi bu tarihin üzerinde okuyarak tespit etmekten başka yapılacak bir şey yoktu.”
İlk öykülerini 1928’de Servet-i Fünun dergisinde yayımlayan, bu dergi sayesinde bir araya gelen altı arkadaşıyla “Yedi Meşale” grubunu kuran ve bu gruptaki tek öykücü olan Kenan Hulusi Koray, zamanında Bulgaristan’dan göçen babasından dinlediklerini Osmanoflar’ın sayfalarına yansıttı. 1930’ların sonunda kaleme alınıp tefrika edilen, Osmanlı’nın Balkanlar üstündeki
Tükendi
Gelince Haber Ver“Osmanoflar, iki yüz seneye yakın mazileriyle Karnabad’ın bir tarafında bütün vakalara karşı canlı bir tarih gibi ayakta duruyorlardı ve bizim için her şeyi bu tarihin üzerinde okuyarak tespit etmekten başka yapılacak bir şey yoktu.”
İlk öykülerini 1928’de Servet-i Fünun dergisinde yayımlayan, bu dergi sayesinde bir araya gelen altı arkadaşıyla “Yedi Meşale” grubunu kuran ve bu gruptaki tek öykücü olan Kenan Hulusi Koray, zamanında Bulgaristan’dan göçen babasından dinlediklerini Osmanoflar’ın sayfalarına yansıttı. 1930’ların sonunda kaleme alınıp tefrika edilen, Osmanlı’nın Balkanlar üstündeki hâkimiyetinin sarsılmaya yüz tuttuğu bir dönemi anlatan bu roman, köy hayatını yakından tanımayan şehirli bir yazarın zihnindeki köy imgesini yansıtması açısından da edebiyatımızda kendine has bir yer edindi.
Bulgaristan’ın Karnabad şehrinde yaşayan ve köklü bir geçmişe sahip olan Osmanof ailesi, 1900’lü yılların başında Bulgar komitacıların tehdidi altındadır. Ahmet, Yusuf ve Halil adlı üç kardeşin hikâyesi, sadece bir ailenin hikâyesi olmakla kalmayacak, nesilden nesle geçecek bir drama sahne olacaktır.
Öyküleriyle özel bir yerde duran Kenan Hulusi Koray’ın tek romanı olan, Sait Faik Abasıyanık tarafından “kusursuz” olarak nitelenen Osmanoflar, sosyolojik ve psikolojik tahlillerle yüklü, unutulmayacak bir eser.