Beni o büyük çocuklar karşısında koruyan diyemem ama, hiç olmazsa teselli eden bir kız vardı: Polika! Kasabaya taşındığımız gün gavur diye horladığım için bana darılmasının ardından artık çok zaman geçmişti. Aramızda sarsılmaz bir dostluk kurulmuş, âdeta ayrılmaz ikili olmuştuk. Nasıl bir kızdı Polika! Kara saçlı, kara gözlü, hafiften esmer tenli, kâh mahmur bakışlı, kâh kahraman duruşlu, bazen delişmen ve bazen uysal, garip bir Rum dilberiydi. Kasabamız düşman işgaline uğradığında şehvet düşkünü palikaryalara nasıl diş bilediğini görmeliydiniz. Namusu sözkonusu olduğunda canavar kesilirdi Polika. Kasabanın en varlıklı tüccarı olan Kızıl Kosta’nın biricik evlâdıydı. Bu halim selim adam niçin Kızıl lâkabının takıldığını bilmiyorum, ama bıyılarının belli belirsiz de olsa kızıla çaldığını söyleyebilirim. Babacan, mert, yufka yürekli bir tüccardı.