Destanlar tarihe düşülen notlardır.
Türkçeye tam metin çevirisi olmadığı için hakkında bildiklerimiz bu zamana kadar yabancı kaynaklarda yazılı olanla sınırlı kalan Ramayana Destanı da, günümüzde pek çok alanda yaşanan bilgi kirliliğinden yeterince nasibini almış bir destandır.
Hepimiz bu destanın Rama ile karısı Sita arasında yaşanan bir aşkın, olağanüstü öğelerle süslenmiş bir epik şiir olduğunu bilsek de bu destanın aslında Hindistan yarımadasının daha kuzeyinde yaşayan kavimlerle karşılaşan Rama’nın daha sonra bir zamanlar bir kıta olan günüm&u
Tükendi
Gelince Haber VerDestanlar tarihe düşülen notlardır.
Türkçeye tam metin çevirisi olmadığı için hakkında bildiklerimiz bu zamana kadar yabancı kaynaklarda yazılı olanla sınırlı kalan Ramayana Destanı da, günümüzde pek çok alanda yaşanan bilgi kirliliğinden yeterince nasibini almış bir destandır.
Hepimiz bu destanın Rama ile karısı Sita arasında yaşanan bir aşkın, olağanüstü öğelerle süslenmiş bir epik şiir olduğunu bilsek de bu destanın aslında Hindistan yarımadasının daha kuzeyinde yaşayan kavimlerle karşılaşan Rama’nın daha sonra bir zamanlar bir kıta olan günümüz Sri Lanka adasını nasıl yerle bir ettiğini bilmeyiz. Eğer destanı kendi dilinden okuma fırsatını yakalamış olsaydık o zaman Maymun Kral Valmiki’nin ya da Hanuman’nın belki de Asya’nın kuzeyinden gelen güneyli yerel halka göre daha daha güçlü ve görünümü kendilerine göre daha farklı bir halkı anlatıp anlatmadığını sormaya cesaretimiz olurdu. İklim farklılığının insanlarda hem bedensel hem de bilişsel farklılıklar yarattığı gerçeğinden yola çıkarak bu karşılaşılan ve maymun olarak adlandırılan topluluğun farklı bir kültür ve dolayısıyla bir dile sahip olup olmadığını düşünürdü.
O zaman Sanskrit dilini ya da daha doğru bir deyişle Devangari dilini gündelik hayatında kullanan, bir halkın olduğu gerçeğini kabul etmede çok büyük bir adım atmış olurduk. “Sanskrit Dili mi yoksa Sanskritçe mi?” gibi kısır döngü tartışmalardan kurtularak MÖ 2700 yılından çok daha önce kurulan, günümüz Hindistan kültürünün temellerini atan, Ramayana destanına ait sahneleri altın plakalar üzerine işleyerek ve onun üzerine de henüz çözülememiş bir yazı ekleyen Mohenjo Daro ve Harrapa medeniyetlerinin sırrını çözebilirdik.
Kayıp bir halk, kayıp bir medeniyet, kayıp bir kültür bizi bir köprü gibi en fazla MÖ 1200 yılına kadar izlerini sürebildiğimiz atalarımıza ulaştırabilir. Yeter ki yapamadığını yapanı, göremediğini göreni ve konuşamadığını konuşanı susturmak, durdurmak, karalamak yerine birlikte yıkık dökük olan dünya tarihini sil baştan ama bu sefer doğru bir biçimde birlikte inşa edelim.