XVII. yüzyılın ikinci yarısında Diyarbakır’da dünya gelmiş olan Refi‘ Klasik Türk edebiyatı ekolünün son dönem şairlerindendir. İlk gençlik yıllarını Diyarbakır’da geçiren Refi‘, 1786’da Sultan I. Abdulhamid devrinde otuz yaşlarında iken İstanbul’a gelmiş ve Diyarbakır valiliği yaptığı sırada tanıştığı Sadrazam Yusuf Ziya Paşa’nın himayesine girmiş, ona kasideler sunmuştur. İstanbul’da ne kadar kaldığı bilinmeyen şair, mesleği itibariyle birçok şehirde bulunmuştur. Devrinde şairliğinin yanında ilmi, açık sözlülüğü, nükteleri ve serbest hareketleriyle de tanınan Ref
Tükendi
Gelince Haber VerXVII. yüzyılın ikinci yarısında Diyarbakır’da dünya gelmiş olan Refī‘ Klasik Türk edebiyatı ekolünün son dönem şairlerindendir. İlk gençlik yıllarını Diyarbakır’da geçiren Refī‘, 1786’da Sultan I. Abdulhamid devrinde otuz yaşlarında iken İstanbul’a gelmiş ve Diyarbakır valiliği yaptığı sırada tanıştığı Sadrazam Yusuf Ziya Paşa’nın himayesine girmiş, ona kasideler sunmuştur. İstanbul’da ne kadar kaldığı bilinmeyen şair, mesleği itibariyle birçok şehirde bulunmuştur. Devrinde şairliğinin yanında ilmi, açık sözlülüğü, nükteleri ve serbest hareketleriyle de tanınan Refī‘nin İstanbul’a tekrar ne zaman döndüğü hakkında kaynaklarda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Sultan II. Mahmud devrinde İstanbul’da olduğu bilinen Refī‘ 1816 yılında burada vefat etmiştir.
Ālim şairler zümresinden olup mürettep bir divanı ve Şeyh Gālib’in “Hüsn ü ‘Aşk” adlı mesnevisine “Cān u Cānān” adında bir naziresi vardır. İyi bir eğitim gören şairin Arapça, Farsça ve Türkçe olmak üzere üç dilde şiir söyleme kabiliyetine sahiptir. Refī‘’nin manzumelerinin en çok dikkat çeken özelliklerinden biri farklı tarz ve üslup tonlarında kaleme alınmış olmasıdır. Şairin Divanı’ndaki manzumeler incelenirse manzumelerdeki üslup çeşitliliğinin fark edilmemesi neredeyse imkânsızdır. Refī‘’nin manzumelerinde var olan bu üslup çeşitliliği onun şiir söylemedeki kabiliyetine isnat edilebileceği gibi diğer taraftan da onun herhangi bir üsluba tam olarak bağlanmadığı ve gelenek içerisinde var olan üsluplar arasında arayış içerisinde olduğuna yorulabilir.
Refī‘’nin şiirlerinde dikkat çeken bir başka özellik ise baştan sona Türkçe kelimelerle söylediği kimi manzumeleridir. Arapça ve Farsçayı çok iyi bilen şairin kaleme aldığı kimi manzumelerin başında yer alan “Elfāž u lüġat-i ‘Arabīden ‘ārī bir muŝanna‘ gazeldir” ve “Elfāż-ı lüġat-i Farisī’den ‘ārī musanna gazeldir” ifadeleri bu dillerin söz dağarcığı ile diğer unsurlarından özellikle uzak durduğunu gösterir. Refī‘ zaman zaman manzumelerinde bu özelliğini dile getirip sade Türkçeyle şiir yazmayı övünç vesilesi olarak görür.
Çımçıķla Türkī oldı yine bu ġazel Refī‘
Var mı bu söze söz bulacaķ başķa söz eri