Yeni-Platoncu geleneğin, mistik teolojinin ve romantik Alman felsefesinin varisi olan Jung, psikanalizin kurucusu Freud’dan ve onun rüya teorilerinden tamamen ayrışır: Bir rüya, gizli anlamını dışa vurmak için peşin hükümlerle deşifre edilmeye ihtiyaç duymaz; aksine, bizzat kendi yorumunu içerir ve bu sayede ne kastettiğini bize söyler. Etnoloji ve antropolojinin yardımıyla rüyalardaki mitolojik ve dini motifleri ve simgesel oluşumları rüya sahibinin çağrışımlarıyla birlikte kavradığımızda o rüya zaten kendiliğinden çözülecektir.
Yaklaşık iki yıllık (1928-1930) bir seminer dizisinin ürünü olan bu eserde Jung, bir hastasının rüyalarını analiz etmenin yanında rüya analizinin yöntemlerini ve pratiklerini de sunar.
Tükendi
Gelince Haber VerRüya Analizleri, ETH Zürih seminerlerinin 1928-1930 yılları arasında yapılan oturumlarından oluşturulmuştur. Bu seminerlerde Jung`un hastalarından birinin 30 rüyadan oluşan rüya dizisi analiz edilir. Zengin materyallerle, Jungcu psikanalizin çeşitli yöntem ve kavramları ayrıntılandırılıp örneklendirilir.
Psikanalitik tedavinin bir aracı olarak rüya yorumlamanın kuramsallaştırılması kuşkusuz Freud`a borçlu olunan bir adımdır. Nitekim Jung, Freud`un kuramını gözlemleme ve ön yargılarını fark edip bunlardan bağımsızlaşabilme şansını yakalamıştır. Rüya ifade ettiği şeyi gizlemez ya da sansürlemez, tam aksine ne söylemek istiyorsa onu söyler. Yalnızca kullandığı dil sembollerin dilidir. Dolayısıyla analistin görevi bu sembollerin anlamını çözümlemek ve hem kişisel hem de kolektif katmanda içeriklerini keşfetmektir. İşte Rüya Analizleri seminerleri bu yöntemin pratiğe dökülmesine ve en bütünlüklü, en elle tutulur uygulamalarından birine şahitlik etmektedir.