Sanat hakkındaki yerleşik kanıların başında, sanatın amacının tek bir imgede genel ilkeyi yakalamak ve ifade etmek olduğu gelir: Bir imge, bir ezgi, kâğıda dökülmüş birkaç satır bazen bir olanağı, bazen bir zorunluluğu, ahlaki bir gerekliliği veya kişilerin içinde bulunduğu tekil durumlar ile insanlığın doğası arasındaki çelişkiyi sergilemek üzere kullanılır. Bu bakımdan Batı kültürünün tarihinde özellikle resim ve heykel sanatı öne çıkar: Tablolar ve heykeller başından itibaren birer süsten fazlası olmuşlar, siyasi düşüncenin, ilkelerin ve kavramların ifadesi, iktidar, kimlik ve toplum hakkında yapılmış yorumla
Tükendi
Gelince Haber VerSanat hakkındaki yerleşik kanıların başında, sanatın amacının tek bir imgede genel ilkeyi yakalamak ve ifade etmek olduğu gelir: Bir imge, bir ezgi, kâğıda dökülmüş birkaç satır bazen bir olanağı, bazen bir zorunluluğu, ahlaki bir gerekliliği veya kişilerin içinde bulunduğu tekil durumlar ile insanlığın doğası arasındaki çelişkiyi sergilemek üzere kullanılır. Bu bakımdan Batı kültürünün tarihinde özellikle resim ve heykel sanatı öne çıkar: Tablolar ve heykeller başından itibaren birer süsten fazlası olmuşlar, siyasi düşüncenin, ilkelerin ve kavramların ifadesi, iktidar, kimlik ve toplum hakkında yapılmış yorumlar, uyarılar, çağrılar, hatta kınamalar olagelmişlerdir.
Bu kitapta Efe Baştürk, Yunan ve Roma dönemi sanatçılarından başlayıp Massaggio ve Caravaggio’ya, Klimt’ten Delacroix, Goya ve Gervais ve Turner’a kadar, Batı’da tarih boyunca etkili olmuş ressam ve heykeltıraşların yapıtları üzerinden siyasetin ve siyaset felsefesinin meşgul olduğu kavramların, olguların ve olayların sanatın gözünden nasıl “okunabileceğini” gösteriyor. Siyaset ile imge arasındaki ontolojik bağı gözler önüne seriyor. Sanata, siyasete ve felsefeye ilgi duyan her okura, sanat eserlerine “başka bir gözle” bakma kılavuzu sunuyor.