Romanın tarihselleşmesi Ya Da Tarihin Romanı
Tarih ve roman birbirinin içine girmiş, bir yönüyle tarih roman olmuş, roman da tarih. Çoğu zaman bu ikisini birbirinden ayırt edemiyoruz. Tarihi konu edinen ve Türk tarihinin değişik dönemlerinden esinlenerek yazılan kimi romanların tarihsel gerçeklikle olan bağını değerlendirmek ve romanın kurgusal gerçekliği ile tarihsel gerçekliği arasındaki ilişkileri gözler önüne sermek için karşılaştırmalı bir bakış açısına ihtiyaç duyulmaktadır. Geçmişte yaşanmış olayları ele alması bakımdan bir bakıma tarihin görevini dolaylı da olsa yerine getiren roman, okuyucusunun gözünde çoğu zaman kurgu olma önceliğinden kurtularak, tam gerçekliğe doğru kayış gösterir. Bu durumun farkında
Tükendi
Gelince Haber VerRomanın tarihselleşmesi Ya Da Tarihin Romanı
Tarih ve roman birbirinin içine girmiş, bir yönüyle tarih roman olmuş, roman da tarih. Çoğu zaman bu ikisini birbirinden ayırt edemiyoruz. Tarihi konu edinen ve Türk tarihinin değişik dönemlerinden esinlenerek yazılan kimi romanların tarihsel gerçeklikle olan bağını değerlendirmek ve romanın kurgusal gerçekliği ile tarihsel gerçekliği arasındaki ilişkileri gözler önüne sermek için karşılaştırmalı bir bakış açısına ihtiyaç duyulmaktadır. Geçmişte yaşanmış olayları ele alması bakımdan bir bakıma tarihin görevini dolaylı da olsa yerine getiren roman, okuyucusunun gözünde çoğu zaman kurgu olma önceliğinden kurtularak, tam gerçekliğe doğru kayış gösterir. Bu durumun farkında olan roman yazarı, özellikle tarihsel gerçekliği konu edinen romanlarında okuyucunun bu beklentisini sürekli göz önünde bulundurur. Biz tarihi romandan mı öğrenmeliyiz, roman tarihin ne kadarından nasıl yararlanır veya tarih romana ne katar sorularının cevabını ararken, tarihle romanın bağını yeniden gözden geçirmek, tarih akışı ile roman bağlantısını kurmak gerekmektedir.
Şaire ve Şiire Dair Notlar
Şiirin kapısından içeri giren her insan kendisini kimi zaman bir masal ülkesinde, kimi zaman da bilinmezlikler diyarında yolunu kaybetmiş biri haline gelebilir. Her insanın hayatının bir yerinde şiir mutlaka olmuştur. Şiiri anlamak için şaire bakmak, bir başka söyleyişle şairinden yola çıkılarak şiiri değerlendirmek sık kullanılan bir yol olmasına karşın, şiiri şairinden bağımsız değerlendirmek de bir başka yoldur. Şiirin kendi dehlizlerinde dolaşırken yolunuzu kaybetmeden ve bırakılan işaretleri doğru takip ederek bir sonuca ulaşabilir ya da yolunuzu tamamen kaybedebilirsiniz. Şairin şiire kattığı değer şiiri kıymetli kılmaz. Şiirin kıymeti de şairinden bağımsız olarak değerlendirilemez.
Yeni Milli Edebiyat Şiiri
Türk edebiyatı, Fuat Köprülü’nün yaptığı tasnife göre ele alınmış ve genellikle bu tasnif ele alınarak değerlendirmeler yapılmıştır. Kimsenin tartışmaya açmadığı, bu tasnifin gerekliliğini ve geçerliliğini hiç sorgulamadığı görülmektedir. Bununla birlikte kabullerin kesinleşmesi ile birlikte akademik çalışmalarda bu bölümle esas alınarak değerlendirme ve incelemeler yapılmaktadır. 1908 sonrası ortaya çıkan millileşme cereyanı, edebiyatımızda yeni bir pencere açmış, adına *Millî Edebiyat* dediğimiz bir süreci başlatmıştır. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte bu süreç devletin kuruluş felsefesinde önemli bir rol oynamıştır. 1968 sonrası ortaya çıkan siyasal ve sosyal gelişmeler, yeniden bir millî edebiyat arayışını ortaya çıkarmış, bunun sonucunda edebiyatın diğer alanlarında olduğu gibi şiirinde de bu millîlik arayışı doğrultusunda eser veren sanatçılar ortaya çıkmıştır Bu anlayış doğrultusunda, devrin genel bir çerçevesi ve şiirin macerası araştırıldı.